17 Şubat 2009 Salı

Mazoşist Hazretleri

Mazoşistin gururudur mutluluğa karşı iktidarsızlaşmak çoğu zaman. İstemediği bataklıklara kaçınılmazca dalıvermenin dayanılmaz hafifliğine öyle bir tutkundur ki kendisi; inkar etse de bunu zaman zaman, aslında zevkten beş köşe olur kendisi her bir sözüm ona yenilgide.

Mutsuzlandıkça kapanır içine... Çıkmazlara sürüklenen sefil ruhuna bedenini her seferinde daha beter köle eder. O alev alev yanan ve hiç de doymayan, hep yeni yanışları arayan ruhun pençelerinde olmadık acı keşiflerinde harap etse de bedenini mazoşist, iflah olmaz.

O dakikalarda ara ara "Yapmasam mı acaba? Yazık değil mi?" diye ikilemlere düşse de; hemen ayartılır bedeni ve yeni acılarla bezenmiş meşklere dalar. Varoluşun sefil yolları içinde çoğu zaman rezilliği kendi içinde yaşamak için çıkmıştır çünkü Mazoşist Hazretleri bu yola... Farketmese de, acıların ve olgunlukların kaşifidir kendisi. Birgün öyle bir dökülüverir ki yıllardır tahammül ettiği çilekeş ezikliğin incileri dudaklarından; ne filozoflar, ne bilginler, ne edebiyatçılar su dökemez olur ellerine.

Mazoşist Hazretleri bu; ömrünü kendi ile amansız savaşlara adamış bu "özet çıkarıcı" ile, susuz sabunsuz, efendice hayatı yaşayıp giden terbiyelilerle bir tutulamaz ki?!.. Elbette dokunulmamış aykırı alanların karanlık hayaleti olarak O, kendi çöplüğünde debelenirken, bir yandan hayata dair çıkarttığı sonuçların tadına da ruhunda varmaktadır. Lakin, onun oturduğu ziyafet sofralarında, masanın etrafına doluşmuş dostlarla muhabbetinde işte bu yüzden farklılıklar yükselir orta yere doğru. Toy ve işlenmemiş şahsiyetlerin akıllarında bir türlü tam anlayamacakları ufak serpintiler bırakır masadan kalkmadan önce ve o kişiler daha sonra yalnız anlarında ara ara Mazoşist Hazretleri'nin bu tanımlanamaz çekiciliğini düşünür dururlar.

Muhabbetinin cezbediciliği ve eşsizliği dostlarına kar kalır. Gözlerden uzakta çekmekte olduğu ve her seferinde bir yenisini eklediği acıları ise gittikçe katmerlendirir onun sürüngen bilge ruhunu.

Çifte mutlulukların adamıdır kendisi... Susuz sabunsuz efendice yaşayanlara karşılık, bilinen sebeplerle mutlu olmanın yanında, o, acının sonsuz keşifleri ile birlikte yaşamakta olduğu tarifsiz mutluluklarla bazen taşıyamayacağı kadar mutluluk elde eder. Yorulur... Mutluluğun da fazlası, mutsuzluğun fazlası gibi yıpratıcıdır çünkü.

Bir tarafta, bir başkasına cehennemi duyguların bitiriciliği çağrıştıran bir hayat, bir taraftaysa bütün taşınmazlığına rağmen şükür seslerinin yükseldiği mutluluk girdabı...

Mutluluk gerçekten de göreceli değil midir o zaman?.. Herkes bir ev, iki araba, bir avrad ve kallavi bir iş sahibi olmakla bitirmez ki mutluluğun tanımını; ek bir şeyler arar. Tıpkı Mazoşist Hazretleri gibi...


Ömer Dalman (17.02.2009)
www.antoloji.com/omer_dalman


Hiç yorum yok: