27 Nisan 2009 Pazartesi

'Obama aslında...' Fatih çekirge

Obama aslında yorulan bir Emperyalizmin renk değiştirmesidir


GEÇEN hafta yazdım:- Sakın kendinizi kandırmayın... Obama aslında yorulan bir emperyalizmin renk değiştirmesidir, o kadar... Ve bu doğaldır...


Fatih Çekirge'nin Obama ile ilgili 27.04.2009 tarihli yazısının devamı için tıklayın.

25 Nisan 2009 Cumartesi

Sodomossmahn'la tanışın

Size ismini doğrudan verdiğim -bu çok ilginç insanı-, bana, ne nerede tanıdığımı, ne onunla nasıl denk gelip de tanıştığımı ve ne de onun bana ne derece yakın olduğunu sormayın boşuna; çünkü bu kriterler hakkında size söyleyebileceğim hiçbir şey yok. Zaten bende onun hakkında bu gibi kimlik ve yer belirleyici bilgileri sarfedecek kadar mangal gibi yürek ve bir o kadar geniş ciğer de yok!

İnanın bana; siz de benim yerimde olsaydınız; onun hakkında söyleyeceklerinizi ancak bu sınırlar içinde en baştan ifade ederdiniz. Böylece hem bedenen, hem ruhen daha sağlıklı şekilde yaşamaya devam ederdiniz!..

Sodomossmahn öyle-böyle bir şahsiyet değil! İnanıyorum ki; onun gibisini dünya üzerinde çok az kişi görmüştür. Görenlerin de büyük çoğunluğu, onun inanılmaz sırlarını o küçücük, ezik ruhlarında taşıyamadıklarından dolayı ya kafayı yemişlerdir, ya da hiçbir iz bırakmadan, ortadan kaybolmuşlardır!

Onun gibileri ile değil arkadaşlık etmek, yanından geçerken yüzüne dikkatlice bakmış olmak bile, sonradan insana hiç beklemediği sorumluluklar yükleyebilir.

Üzeri kapalı da olsa, kendisiyle benim iletişimimin hangi niteliklerde olduğundan bahsetmek isterim.

O hep kendi programına uyduğu zamanlarda arardı beni ve hiç mazeret kabul etmeden, benimle oturup, biraz zaman geçirmek istediğini belirtirdi. Akabinde de ben neredeysem, oradan kalkıp, bir acele onun bulunduğu adrese adeta uçardım.

Her seferinde farklı bir mekana çağırırdı beni. Daha doğrusu; tam güvenimi kazanana kadar beni hep dışarılarda bir yerlere çağırdı. Buralar toplumsal yerlerdi. Pahalısıyla, ucuzuyla, orta hallisiyle kafeler, restoranlar filan... Önemli olan zaten onu izlemek ve muhabbetine şahit olmaktı benim için.

Güvenime ve samimiyetime tamamen inandıktan sonra tabii onunla buluşmalarımız da boyutlanmaya başlamıştı. Artık adresini kesinlikle telafuz edemeyeceğim evinde de buluşmaya başlamıştık! Aman Allah'ım; böyle lüks ve güzel mimarisi olan bir ev ne zamandır görmemiştim ve belki de halen göremeyeceğim!..


Sizinle benim aramda dallanıp-budaklanacak uzun muhabbetimiz boyunca bu inanılmaz insan hakkında neler neler anlatacağım ve sizler belki bunları okudukça uyku sorunları bile yaşamaya başlayacaksınız. Bazılarınızın bir anlamda hoşuna gidecek bu muhabbetler ve okuduklarınızdan enerji, moral ve ilham alacaksınız. Ama bütün bu anlatacaklarımın aslında dişe dokunur en büyük yararı; Sodomossmahn gibi bir insanın da bu dünyada yaşıyor olduğunu öğrenmiş olmanız olacak. Mevcut sınırların dışına bu kadar yürekli ve umarsız şekilde çıkmış bir insanın halen bu dünyada yaşıyor olması, birçoğunuzun yüerğini ısıtacak, biraz korkutacak belki ama, yine de ruhunuzu daha da özgürleştirecek.

Unutmayalım lütfen; her şeyin bir bedeli olduğu gibi, ruhu daha özgür kılmanın da büyük ve akla gelmeyen bedelleri vardır!..

* * *

Tamamen yaşanan ve paylaşılan inanılmaz olayların ve bu olayların kahramanı olan Sodomossmahn'ın inanılmaz hayatından kesitlere şahit olmak için lütfen buraya tıklayın!




12 Nisan 2009 Pazar

İndirmeyin; kaldırın!

Eskiden beri uyum sağlayamadım bu olaya... Hep uygulayanları, bu yola başvuranları, yakınlarım olsun, dışarıdan gördüklerim olsun izledim, yorumladım, kendimi onların yerine defalarca koydum, ama yine de "Hayır, ben bu yola başvuramam, mümkün değil..." sonucuna vardım.

Ben yapılan bir işin, sarfedilen bir emeğin, ortaya çıkarılan bir ürünün sabit bir değeri, ederi, haysiyeti ve etiketi olmasına inanan, emeğe, tasarıma, fikre saygılı bir insanım.

'Uyum sağlayamadım, bir türlü yapamadım-edemedim' cümlem ile anlatmak istediğime gelince...

Çarşıya gidiyoruz, pazara gidiyoruz, lüks bir giyim mağazasına, bir bujiteriye veya bir alışveriş merkezindeki tanınmış bir ayakkabı markasının dükkanına giriyoruz. İçeride alışveriş yapan insanların o yerlerin satış elemanları ve satış müdürleriyle girmekte oldukları muhabbetlere şöyle bir kulak verin çaktırmadan. Büyük yüzdeyle muhabbetin geleceği tek yer şudur:

"Eee? Peki ne kadar indirim yapabilirsiniz?"

Ya da şu şekilde de cereyan edebilir olay:

"İndiriminiz olacak mı peki bana?"

Yani üç aşağı-beş yukarı aynı son ele geçirmiştir bizim zavallı tüketici piyasasını. Bizim alemde bu işler böyle yürür yani! Öyle kesin tavır, kesin nitelik ve emeğin biçilmiş kesin bir karşılığı olamaz bizde!.. Biraz eğip, bükeceksin, kanırtacaksın, elleyeceksin, koparacaksın.

Buna "pazarlık" da deniyor insani alemlerde sanırım?!..

Genlerimizdeki bu indirim güdüsü yüzünden, eminim artık satış elemanları da kapıyı daha yüksekten açıyorlar, çünkü "nasıl olsa herif şimdi fiyatı kertecek, kuşa çevirecek" korkusu oluşmuş hepsinde. Tabii benim gibi, herşeyin bir ederi, bir saygınlığı, haysiyeti olduğuna inanan, kesin tavırlı, indirim düşkünlüğü ile alışverişe çıkmayanlar da bu arada bizim alemde doğrudan "Enayi" sınıfına mensup oluyorlar!

Hatta eminim; şimdiye kadar dükkan sahiplerinin veya satış elemanlarının ilk söyledikleri fiyata saygı gösterip, kuzu-kuzu paramı bankoya koyup, bir de üstüne saygımdan, sevgimden güler yüz sergileyip, çıktığım dükkanlarda hemen arkamdan ne el-kol işaretleri, orta parmak göstermeler, nanikler yapılmıştır!

Yalan değil, vallahi olur efendim! Yapılmıştır!.. Çünkü bu indirim ve pazarlık güdüsüyle kirlenmiş olan bizim alemin alışveriş piyasaları böyle benim gibi dürüst yaklaşan dümdüz adamları bünyesinde görmekten ya nefret eder, ya da dalga konusu eder. Baksanıza; artık bizim piyasalarda alan da satan da acı çekerek, uğraşarak bir şeyler kazanmanın dayanılmaz hafifliğinin müptelası olmuşlar. Var mı öyle bizim gibi adamların pamuk gibi parayı sayıp, malı almalarına meydan vermek!? Lakin neslimiz tükendi de, bitiyor bile dostlar.

Yakında benim beş yaşındaki kızım bile; "sakız alırken neden pazarlık yapmadın baba?!" diye benle dalga geçecek neredeyse!..

Bu yüzden, efendiler, satanlar, alanlar, verenler, vermeyenler; lütfen indirmeyin, kaldırın!!!


Ömer Dalman (12.04.2009)
www.antoloji.com/omer_dalman