24 Haziran 2009 Çarşamba

Fuzuli akıllı çoğulcular

İlerleyen müzik endüstrisinin suni cazibesi sonucunda, pop şarkılarına bin türlü suni efektin, yazılımın ve programlanmış enstrümanın, solistin sesinin seçilebilirliğini ikinci plana atarcasına, acımasızca katılmasıyla şarkıların çok daha güçlü ve güzel olduğuna inanan insanların görmemişcesine gururlanmaları gibi...

Ve daha, eliyle iki düz, bir eğri çizgiyi doğrultamayan bazı mimarların, önlerine tür tür hazır mimari programları yığmalarıyla ortaya koydukları endüstriyel ve kütük bina tasarımlarının 'pek medeni işler' olduklarına inanmaları gibi...

Zavallı ev kadınının görgüsüzce ve övünerek aldığı
kaçak çayı (Genelde İran çayıdır bu da...), tomurcuğu ve normal siyah çayı birarada harmanlayıp, malzemeden kaçmadan demlediği çayın en güzel içimli çay olduğuna inanması aynı fuzuli aklın eseri değil midir?..

Kaldı ki; ne zaman bir misafirlikte bu hazin tablo ile karşılaşsam, kendi evimdeki o alçak gönüllü çayın tadına kere dua etmişimdir! O ne berbat, çaydan kilometrelerce uzaklaşmış, ağzın içini buran, dili pelte eden, mideninse içine eden bir tattır!..


Basitçe dile getirdiğim bu üç iş alanının fuzuli akıllı kahramanlarının sizce de aynı görgüsüzlük, etiketçilik ve kibirin cazibesinde, ellerinde ne varsa aynı tabağa yığma ve sonucunda da ortaya hiçbir alımlığı olmayan, tarzı olmayan hilkat garibesi yemekler koyarcasına, aynı topraklarda yaşanan hayata ince ince kirlilikler kattıkları doğru değil midir?

Malzemeden sakınmayan, sadece gösterişteki bir elibolluğun endişesinde ölçüleri kaçıran, tarzları, anlayışları soysuzca yok eden bu yaklaşım, son yıllarda her yeri nasıl da sardı değil mi?

Peki sizce bu mantıksızca teknolojileşmenin ve materyel, araç bolluğunun altında yatan temel neden ne olabilir?

Sakın bu neden; insanları sadelikten uzaklaştırıp, 'komplike olan'a ilgilerini cezbedip, tüketip-atmaya alıştırıp, böylece sektörleri ve endüstrileri pompalayıp, dünyanın en üstünde kartallar gibi bekleşen bazı çevreleri hep en üstte kalıcı kılma güdüsü olmasın?..

Ve o kartallar dışında geriye kalanların, en basit tanımıyla 'köleler' gibi minimum beklentilerle sürekli çalışmaya güdümlenmelerini sağlamak olmasın?..


Ne dersiniz?..

Ya da siz o kartallardan mısınız, kölelerden mi acaba?

Peki bir ara nokta var mıdır sizce?..



.......................

Ömer Dalman (24.06.2009)
www.antoloji.com/omer_dalman



3 Haziran 2009 Çarşamba

Noktalı Virgülümü geri istiyorum!

Ne zamandır yeni moda yazarlarca, gazete ve dergilerin editörlerince ve televizyon programlarındaki alt yazıların sahiplerince, pabucu tamamen dama atılmış şu bizim "noktalı virgül"ümüzün hüzün dolu özlemiyle yanıp, kavrulmaktayım.

Yok muydu acaba hiçbir anlamı "noktalı virgül"ün yazım ve okuma hayatımızda? Acaba kendisi hiç bir şey katmıyor muydu anlamlarına yazılarımızın?..

Okuduklarımızı, kafamızın içinde vurgularıyla, duraklamalarıyla, bölümlenişleriyle daha doğru şekilde duymamızı sağlayan şey o değil miydi?..

Nereden geldi bu yeni moda futursuzluk? Biraz daha ileri götürdüğümüzde adeta hayatımızın doğru şekilde ve ritmde akmasını bile hiçe saymaya eş sayılabilecek bu saygısız tavır türk dilimizin içine ne zaman işlemeye başladı?..

Olayı hayatımızla bir tuttum, çünkü bir dil yapısı ve dilin doğru kullanımı, bir milletin yazım hayatının bireylerin düzen ve disiplinine kesinlikle doğrudan etkilerde bulunur. Bugün bir birey noktalı virgülü es geçer. Yarın virgülleri de gereksiz ve oyalayıcı öğeler olarak görmeye başlar. En sonunda bir de bakarsınız; şimdi olduğu gibi, gazetelerin, dergilerin birinci sayfalarında en az iki-üç anlamı birden çağrıştıran koca koca yanıltıcı başlıklar peydahlanmış!..

Eminim örneklerini siz de her gün görüyorsunuz, ama belki siz de artık bu tür disiplin öğelerini kullanmamaya sessizce ikna olanlardan olduğunuzdan, "Amaaan bana ne canım bundan?!.." deyip geçiyorsunuz.

Doğruyu ve güzeli ihmal yavaş yavaş içine sızar toplumların. Bakın; şimdi dil yapımızda da ortaya çıktı bu virüs!?

Gerekli, fonksiyonel ufak detayları gereksiz sayma gibi bulaşıcı bir virüs...

Bakın; bugün tıpkı yayım organlarımızdaki yazıların cümle yapılarında noktalı virgülün kullanılmamaya başlaması gibi, trafiğimizde kim bilir sürücülerin ne kadar büyük bir çoğunluğu da doğru dürüst sinyal kullanmamayı gayet doğal sayar halde!? Hatta bir de laf ederseniz; arabasından levyeyle inip, küfür dolu ağızla size dalacak kadar da terbiyesiz ve umarsızca rahat bu insanlar!..

Ben, tıpkı toplumsal ve sosyal yapımızın ve bireylerimizin hızla hayatın gerekli öğelerini değersiz saymaya başlamış olmasının bir filizi olan "Noktalı Virgül"ümü geri istiyorum ve kendi yazılarımda onu gerektiği gibi kullanıyorum!

Geçenlerde Sait Faik'in bir kitabını elime aldım.

Ve o ilk paragraftan itibaren hiçbir cümleyi yanlış vurgularla algılamama ihtimal kalmadı. Çünkü kendisi de "noktalı virgül"ü hakkıyla bal gibi kullanmışlardandı!..

Noktalı Virgülümü geri istiyorum!


Ömer Dalman (03.06.2009)
www.antoloji.com/omer_dalman