23 Aralık 2010 Perşembe

Paraya değer verilmeli mi? (Pleiades'ten)


“...Eğer BOL PARA istiyor ve her gün uyandıktan hemen sonra, “Bol Para ve Bolluk getirmek istiyorum” diyorsanız ve bu gerçekleşmiyorsa, o zaman bunun nedenine bakmanız yerinde olur.Biz Parayı bir örnek olarak kullanıyoruz, çünki bu gerçekten (Beşer) İnsanlığın büyük birSaplantısıdır.Size şunu sormak isterdik; Para hakkında gerçekten ne düşünüyorsunuz? İnsanların Para hakkında söyleyegeldikleri bir çok şeyi işitiyoruz ve Medyumunuz da geçen gün bundan söz ediyordu, Para hakkında ne düşündüğünü yazdı ki bu çok iyi bir alıştırmadır.Ve o yazdıklarından hayretedüştü.Yazı şöyle idi; “Paranın gözü kör olsun...Yeterince yok ki...İhtiyacınız olduğunda asla yoktur...Para için çalışmak zorundasınız...Para ağaçta yetişmiyor ki...Para bütün kötülüklerin kaynağıdır...(Paran varmı derdin var...vb.)”.Bunlar kulağa aşina geliyormu? Ve sonra, istediğiniz zaman Para niçin gelmiyor diye merak ediyorsunuz...

Şimdi sizden, şunu dikkate almanızı istiyorum; Para bir Fikir (Düşünce-İnanç Kalıbı) yapısıdır.Aslında o bir Simgedir.O ENERJİdir.O birBİLİNÇ SİMGESİ dir.Siz onu aslında bir Değiş-Tokuş aracı olarak kullanıyorsunuz, öyle değilmi? Ancak, onun hakkındaki hisleriniz ve düşünceleriniz yüzünden o, bir Kimlik Sahibi Varlığa benzetilebilir.Anlıyormusunuz? Eğer siz Paranın mevcut olmadığı, onu gerçekten sevmediğiniz İnancını besliyorsanız, ya da Paranın Sipritüel (bir) değeri olmadığını, ve eğer siz gerçekten Sipritüel bir kimse iseniz, o zaman (bu)Paranın üzerine çıkmanız gerektiğini düşünüyorsanız, ve ona sahip olmamanız gerektiğini düşünüyorsanız, böylece onu kendinizden uzağa itiyorsanız, onun size gelmesini nasıl bekleyebilirsiniz? Böylece, benim bu konuda söyleyebileceğim şey, altta yatan İnanç Yapılarınıza bakmanız olacaktır.

Sizin tüm Realitenizi yapılandıran, yaratan sizin (kendi) İnançlarınızdır.

.....

Sizin Algıladığınız Realitenizde, ve (bu Realitede) düşünebileceğiniz hiç bir şey yoktur ki geçerliliği bulunmasın.Herşey geçerlidir ve herşey (bir)TANRISAL İFADEdir.Siz onaylamadığınız zaman bile.Bu (bir) Ayırd edebilme meselesidir...”

P’taah-Pleiades Mesajları 1

Bölüm 1


("Omega Boyutu" yahoo grubuna teşekkürler.)

12 Aralık 2010 Pazar

11 Aralık 2010 Cumartesi

Hesap Sorun (Dost Şeref)

Bu ülkede hayat durmuş

Diyenlerden hesap sorun

Ahlaksızlık tavan yapmış

Diyenlerden hesap sorun

İşci memur emeklisi

Dertleri eker çifcisi

Çıkmıyor esnafın sesi

Diyenlerden hesap sorun

Sorunları çözen yoktur

Siyasi malzeme çoktur

Yolumuz hayli yokuştur

Diyenlerden hesap sorun


Miting meydanına çıkmış

Yakaya mikrofon tamış

Tüccarın bağrını yakmış

Diyenlerden hesap sorun


Sorunları çözmüyorlar

Geniş yola girmiyorlar

Araştırıp sormuyorlar

Diyenlerden hesap sorun


Derslerine çalışmayan

Kötüyken iyi not alan

Düz yolda yorulup kalan

Diyenlerden hesap sorun


A-Partisi-B Partisi

Birbirinden rezil hepsi

Bunlar kimin siyasisi

Diyenlerden hesap sorun


Birbirinden farkı yoktur

Yönümüzü yola baktır

Bizde niye hizmet yoktur

Diyenlerden hesap sorun


Bölgemize ilimize

Şehrimize Köyümüze

Lanet olsun hepinize

Diyenlerden hesap sorun


İktidarla muhalefet

Artıkca artar rezalet

Eğer bu ise siyaset

Diyenlerden hesap sorun


Hesap devrine girerek

Alkış devrini bitirek

Gelin elele verekek

Diyenlerden hesap sorun


Bunlara Dost denmez ama

Bizim Dost şeref muamma

İplik çürük tutmaz yama

Diyenlerden hesap sorun



10/12/2010

Dost Şeref

27 Kasım 2010 Cumartesi

Rabindranath Tagore'dan inciler


Biliyorum, bu yaşam, sevgi olgunluğundan yoksun, bütün bütüne yokolmadı.
Biliyorum, gün doğarken solan çiçekler, çölde kuruyan dereler bütün bütüne yokolmadılar.
Biliyorum, ne varsa geride kalan, ağır ağır ilerleyen bu yaşamda, bütün bütüne yokolmadılar.
Biliyorum, daha gerçekleşmedi düşlerim, şarkılarım söylenmedi, ama Senin çalgının tellerinde geziniyor hepsi, bütün bütüne yokolmadılar.

* * *


TÜRKÜ


Dünya uyuyunca gelirim kapına,
yıldızlar sessiz ve korkarım türkü çağırmaya.
Bekler ve gözlerim, gölgen geçinceye dek
gecenin balkonunda.
Ve dönerim dopdolu bir yürekle.
Derken sabahleyin türkü söylerim yol kıyısında.
Bahçede çiçekler cevap verirler ve sabah havası dinler.
Yolcular ansızın durup, bakarlar yüzüme,
sanki seslenmişim isimleriyle.

* * *

KAPINA TÜRKÜCÜ GELDİM

Her buyuruşunda türkü çağırmamı
Yüreğim uçarı bir kuş gibi yüceliyor
Gözlerim yaş içinde yüzüne bakıyorum.
Ne varsa gelmiş geçmiş evrende
Hepsi bir düzlükte ezgileniyor
Kuşların deniz maviliğindeki kanat açımında
Öyle kıvanıp göneniyorum.

Türkünü ben çağırıyorum.Sen hoşnutsun
Kapına türkücü geldim- biliyorum.

Evrene uzanmış ezginin kanat ucundan
Gelip gelip ayaklarına dokunuyorum.

Ça...

* * *

BAHÇEVAN - 1-

Huzursuzum. Uzak uzak şeylerin susuzluğu var bende.

Ruhum loş uzakların eteğinden tutmak iştiyakiyle çırpınıyor.

Ey büyük Öte, ey flütünün tiz çağırışları.

Uçacak kanatlarım olmadığını ve burada bu noktada ebediyen kalmağa

mecbur bulunduğumu unutuyorum.

Uyanık ve istekliyim. Garip bir ülkede bir yabancıyım.

Sesin nefesin bana imkansız ümidi fısıldayarak ulaşıyor.

Dilin, kalbime tıpkı...


* * *

ATEŞ BÖCEKLERİ

Hayallerim,
Canlı ışık lekecikleri,
Karanlıkta gözkırpıştıran
Ateş böcekleridir.

O dikkati çekmeyen,
Sesleri, yol kıyısı hercailerinin
Mırıldanır bu gelişigüzel çizgilerde.

Zihnin uykulu karanlık mağaraları içinde,
Rüyalar
Günün kervanından dökülen parçalarla,
Yuvalarını yaparlar.

Bahar, geleceğin meyveleri için değil
Fakat bir anın kaprisi için
Çiçeklerin petallerini saçar.

Neş´...

* * *

BENİM GÖLÜME GEL TESTİNİ DOLDURACAK

Ben hep ayaktayım seni bekliyorum
Benim gölüme gel testini dolduracaksan
Göreceksin sularım ayaklarını öpecek
Aşkımı anlatacak, göreceksin
Bu gölgesi kumlara vuran yağmur bulutudur.
Siyah zülfün üstüne kaşın, gözün üstüne
Bu bir tutamlık yağmur bulutudur vuran
Ben hep ayaktayım seni gözlüyorum
Benim gölüme gel testini dolduracaksan
Tüm bayırı yaban çiçekleri sardı
Taze çime otur, yüzüne ...


Rabindranath Tagore

20 Kasım 2010 Cumartesi

'Kadın' hakkında neler demişler

En tatlı kadın dahi acıdır.
R W. Nietzsche

Kadının gözünde imparator kocadır.
Byron

İyi kadınları yetiştiren iyi kocalardır.
E. Labıche

Erkeksiz kadın yarım insandır.
Colette Dowling

Kadın, dünyaya egemen olan bir tutkudur.
Bakaç

Kadın birlikte yaşadığı erkeğin aynasıdır.
O. Halier

Kadının mizacı, giydiği elbise ile değişir.
La Bruyere

Değirmen ve kadın durmadan bir şeyler ister.
Guazzo

Sevilen bir kadın, dünyanın en güzel kadınıdır.
Balzac

Mumlar söndüğü zaman bütün kadınlar eşittir.
Plutarch

Yeryüzünün en soylu varlığı, erdemli bir kadındır.
Lotvell

Güzel bir kadını bütün sanatlara tercih ederim.
Maupassant

Kadınların yanına mı gidiyorsun? Kamçıyı unutma.
Nietzsche

Erkeğin bir yılda yaptığını, kadın bir günde bozar.
Demostenes

Kadınlar sevmedikleri adama hiç acımazlar.
Alexandre Dumas

Ayna, kendilerine güvenemeyen kadınlar içindir.
Tıtus M. Pîautus

Kadınlar güzelliği unuttukça, nefret etmesini öğrenirler.
Nietzsche

Kadın her şeyden önce, kendini gizlemeyi bilmelidir.
Barbara Cartland

Hayat işlerinde kadın kalbi, erkek kafasından daha akıllıdır.
G. Gardony

Sevilen bir kadınla asla yatmamalı, bu her şeyi mahveder.
E Cargo

Kadınlar erkeklere söyleyeceklerini gözleriyle söylerler.
Alphonse Daudet

Bir kadın her şeyi affeder, yalnız reddedilmeyi affetmez.
Alfredde Musset

Kadınların gözyaşından daha çabuk kuruyan bir şey yoktur.
Fransız atasözü

Kadın, insanın gölgesi gibidir; kovalarsınız kaçar, kaçarsınız kovalar.
Chamfort

Erkeklerin tersine, kadınlar sevildikten sonra arzu etmeye başlarlar.
Montherlant

Şarabı, kadını, şiiri ve müziği sevmeyen bütün hayatınca bir ahmak kalır.
Goethe

Kadın da bayrak gibi, bir sevgiyi mihraklaştırdığı ölçüde kutsallaşıyor.
Cemil Meriç

Erkek sevdiği kadını üzmekten sakınmalıdır. Gül koklanır, fakat hırpalanmaz.
Fuzuli

Size gururla kütüphanesini gösteren bir kadına rastladınız mı?
Benjamınde Casseres

Kadınlar güçsüz olana kendini bir idol, güçlü olana bir eşya gibi sunar.
Cesare Pavese

Kadınsız bir erkek horozsuz bir tabanca gibidir; erkeği ateşleyen kadındır.
Victor Hugo

Bir kadını erkeğin ufacık bir ilgisinden daha fazla hiçbir şey gençleştirmez.
W. S. Maugham

Kadın kısmı her zaman bekler, bir yaşa kadar umutla, ondan sonra umutsuzca bekler.
Montherlant

Bizim kadınları konuşturmak için ilaçlarımız vardır ama onları susturmak için yok.
Anatole France

Beşikte iken ölenler mutludur. Çünkü onlar yalnız annelerinin sesini tanımışlardır.
Chateaubriand

Allah kadının dehasını kalbine koymuştur. Çünkü kadın dehasının bütün eserleri aşk eserleridir.
Lamarttne

Bir kadını anlamanın tek yolu onu sevmektir… Ve daha sonra onu anlamaya gerek kalmaz.
Sydney Harris

İki kadın konuştuğunda hiçbir şey söylemezler. Bir kadın konuştuğunda bütün bir hayatı açıklar.
H. Cibran

Kadına paranızı, vücudunuzu hatta kalbinizi verebilirsiniz. Fakat aklınızı vermekten sakının.
Cenah Sahabettin

Bir kişinin acısı dünyanın acısına bedeldir. Ve bir tek kadının aşkı, ne kadar budalaca olursa olsun, samanyoluna ve yıldızlara denktir.
S. Exupery

Henüz yanıtlanamamış ve kadın ruhuyla ilgili otuz yıl süren araştırmalarıma karşın benim de yanıtlamayı başaramadığım çok önemli bir soru var: Kadın ne ister?
Stgmund Freud

Duygularını gizlemek kadınların doğuştan bir özelliğidir; bu hem budalaca hem de akıllıca bir nitelik taşır.
Artbur Schopenhauer

En iyi devleti ben nesinden mi tanırım? Namuslu kadını sen, nesinden tanıyorsan. İnan bana, ikisi de dile düşmezler, dostum.
Sebiller

2 Ekim 2010 Cumartesi

ZEHİRLİ İNSANLARDAN KORUNUN

Eğer sürekli yaşama ve olaylara olumsuz bakan insanlarla birlikte olursanız, bu insanların tüm olumsuz özelliklerini siz de edinmeye başlarsınız.

Sürekli olumsuz düşünen insanlar için kullandığım iki sözcük vardır: "Zehirli insanlar" ve "Düş yıkıcıları".

Yaşamınızın bir döneminde bir arkadaş, bir komşu, bir çalışanınız hatta ailenizden birisine sizin için çok önemli olan bir şeyden söz edip, karşılığında yalnızca "Bunu yapamazsın", "Bunu asla başaramazsın" sözlerini duydunuz mu?

Ya da aldığınız olumsuz tepki nedeniyle kendi gücünüzden bile kuşkuya kapıldığınız oldu mu?

Ne yazık ki, hepimizin böyle deneyimi vardır.

Ne pahasına olursa olsun böyle insanlardan hemen uzaklaşmalısınız.

Yoksa bu insanlar size düşlerinizi gerçekleştirebileceğinize ilişkin yalnızca bir geçerli neden söylemek yerine, düşlerinizin asla gerçekleşmeyeceği konusunda tüm nedenleri sıralayacaklardır.

Onların olumsuz demeçlerini tekrar, tekrar duydukça, sonunda onlara inanacaksınız.

"Siz de çevrenizdekilerin bir parçası olacaksınız sonunda”.

Ya da şöyle söyleyelim:

Eğer ulaşmak istediğiniz bir hedef, gerçekleştirmek istediğiniz bir düş varsa, sizinkine benzer düşler kuran insanlarla birlikte olun.

Eğer neşeli, başarılı, iyimser, istekli, olumlu düşünen bir kişi olmak istiyorsanız, neşeli, başarılı, iyimser, istekli, olumlu düşünen kişilerle birlikte olun.

Eğer sürekli öfkeli, üzgün, yaşama ve olaylara olumsuz bakan insanlarla birlikte olursanız, onlarla karşılaşmadan önce ne kadar iyimser, neşeli, başarılı da olsanız bir süre sonra bu insanların tüm olumsuz özelliklerini siz de edinmeye başlayacaksınız.

"Size, gereksinim duyduğunuz desteği verebilecek kişilerle birlikte olmaya başlayın".

Son beş yılda düzinelerce "zehirli insanı" çıkardım yaşamımdan ve kendime yeni arkadaş, dost grupları oluşturdum. Bu yeni dostlarım ne zaman bir engelle karşılaşsam "oğlum(kızım), vazgeçme, sen bunun üstesinden gelebilirsin. Senin düşlerini gerçekleştirebileceğine inanıyoruz" derler.

Lütfen, birlikte olduğunuz insanların yaşamınızı olumlu ya da olumsuz nasıl yönlendiklerinin ayırtına varın.

Eğer bu olumsuz kişilerin bir bölümü asla yaşamınızdan çıkartamayacağınız aile yakınlarınız, sık, sık görüştüğünüz kişiler ise, ne zaman size "Bunu asla yapamazsın" ya da benzeri sözler söylerlerse kendinize "Evet, yapabilirim! Evet yapabilirim! Evet, yapabilirim! Evet, yapabilirim!" deyin.

Bu yol size biraz gülünç ya da saçma görünse de bir kez daha onaylamama izin verin, kesinlikle işe yarıyor.

Yaşadığınız yerde, evinizde, sizi yargılamadan dinleyecek bir arkadaş, bir komşu, bir öğretmen, bir iş arkadaşı, bir yakınınızın olması çok önemlidir. Ama çevrenizden size gerekli olan desteği almadığınızı düşünüyorsanız, dikkatinizi bir noktaya çekeceğim.

Aile yakınlarınız ya da dostlarınız sizin hedefinize ulaşamayacağınızı, düşlerinizi gerçekleştiremeyeceğinizi söyleseler de hâlâ sizi sever, sizi düşünürler.

İşin gerçeği, sizi seven birçok kişi, kendi doğrularına göre hareket ederler.

Gördüğünüz gibi, sizin hedeflerinizin çok yüksek olduğuna, düşlerinizin ulaşılamayacak olduğuna kendileri inandıkları için başarısızlığa uğradığınız zaman yaşayacağınız düş kırıklığından sizi korumaya çalışırlar kendilerince. Gerçekleştirmek istediğiniz hedefe ulaşmak için her şeyden önce içinizdeki sönmeyen isteğin gerekli olduğunu anlamazlar.

İsteğinizi gerçekleştirmek için tüm gücünüzle çabalamanızın, yapabileceğinizin en iyisini yaptığınıza inanmanızın sizin için sonuçtan daha önemli olduğunun ayırtına varamazlar.

Size nasıl davranacaklarını bilmiyorlardır, çünkü büyük düşleri olan insanlarla nasıl konuşulması gerektiğini hiç düşünmemişlerdir. Lütfen onlara sizin yüksek enerjinize, neşenize, yaşama coşkunuza alışmaları için zaman tanıyın. Belki böylece kısa bir süre sonra pozitif enerjinizin bir bölümünü onlara aktarmayı başarabilirsiniz. Tüm çabanıza ve anlayışınıza karşın hâlâ size gereksinmeniz olan desteği vermiyorlar, beklentileriniz doğrultusunda davranmıyorlarsa ilk başta da söylediğim gibi kendinize sizi anlayacak ve destek olacak başka kişiler bulun.

Çevrenizdeki olumsuz insanlardan etkilenmemenin bir yolu da size esin kaynağı olabilecek, pozitif kitaplar okumaktır.

Bu kitaplar size "dünyanın en güzel mucizesi olduğunuzu", düşlerinizi gerçekleştirebilecek gücünüz olduğunu anlatacak, en önemlisi bunları gerçekleştirmek için ne yapmanız gerektiği konusunda yol göstereceklerdir.

Herhangi bir nedenle ailenize, dostlarınıza, komşularınıza, çevrenizdeki kişilere yeterince anlayışlı olmadığınızı, onlara gereksinim duydukları gücü vermediğinizi düşünüyorsanız da geç kalmış sayılmazsınız. Bu insanlar bir kez daha size gelerek düşlerinden, ulaşmak istedikleri hedeflerden söz ederlerse, onlara "Sana inanıyorum!" tabii ki, deyin.

Bu onlar için çok anlam ifade edecek ve sizin değerinizi daha iyi anlayacak, sizi takdir edeceklerdir.

Özellikle çocuklar ve gençler gereksinim duydukları desteği çoğu kez yakın çevrelerinden alamazlar. Eğer onları dinleyerek düşlerini gerçekleştirebileceklerine olan inancınızdan söz ederseniz, bu desteği hedeflerini gerçekleştirebilmek için en iyi biçimde kullanacaklardır.


Herkesin bir sorusu vardır. Sormak istediklerinizi,
keskinlergenpa@gmail.com ‘a yazabilirsiniz.


Haldun Keskin

4 Eylül 2010 Cumartesi

Fazıl Say bu kez Gülen Cemaati'ne çattı

Facebook'ta kaleme aldığı yazılarında sivri dilli bir üslup kullanan ünlü piyanist Fazıl Say, son yazısında yine köşe yazarlarına çattı. Bu kez alaycı, mizahi bir dil kullanan Fazıl Say'ın yeni tarzı, okuyanları güldürdü.

Say yazısında, "Uzayda hayat var mıdır?" diye sorup, Neptün'ün uydusundaki su uygarlığı olabileceğini sorguluyor ve "Oy verecek kadar gelişmişler midir ki?" diye devam ediyor. Ünlü piyanist, yazısında siyasete ve isim vererek bazı köşe yazarlarına da göndermelerde bulunuyor.

İşte o yazı: "Tom diye bir arkadaşım var, İngiliz. Ben yaşlarda. Astrofizikçi. Nobel ödüllü. Tel Aviv Üniversitesi'nde ders verir. Hobble uzay teleskobunu yaratan ekipten. 20 milyar ışık yılı uzağını seyredebiliyoruz artık. Asıl 'baba astrofizikçi' Tokyo'da yaşayan yaşlı Fukuhita'dır.

Neptün'ün bir uydusu var, Triton. Neptün uzak. Neptün soğuk. Neptün'de hayat yok. Fukuhita dermiş ki; Triton'da hayat var. Neden var? Çünkü bu uydunun içinde bir okyanus varmış. Okyanus demek su demek. Su demek hayat demek. Çok gelişmiş bir uygarlık mı? Ne derece gelişmiş olur ki su uygarlığı? Oy verecek kadar gelişmişler midir ki? AKP? CHP? BBP? Fethullah? Var mıdır böyle şeyler orada da? Emre Aköz, Ahmet Hakan falan gibilerin suda yaşayanları. Yoksa, Triton'a da mı kaçamayacağız?

Triton'a kaçmışsın, mutlusun, huzurlusun; bi bakıyosun Fethullah oraya da okul açmış. Aaa! Gelmişler. Mehmet Altan da oradan geçen balığa 'sen darbecisin ulan" diye bağırıyor. NASA oraya 20-30 yıl içinde uzay mekiği yollayacakmış. Bu okyanusta ne var ne yok keşfedecek. Hadi hayırlısı."

21 Ağustos 2010 Cumartesi

Boşuna beklemeyin...

SİZE “Allah” dediler...
Siz “Allah”ın ne anlama geldiğini, size ne verdiğini ve sizden ne istediğini düşünmediniz...
Sadece korktunuz...
Ve beklediniz...

*

Size “din-iman” dediler...
Siz “dinin-imanın” ne anlama geldiğini, ne olduğunu, size ne verdiğini ve sizden ne istediğini düşünmediniz...
Sadece uydunuz...
Ve beklediniz...

*

Size “devlet” dediler...
Siz “devletin” ne anlama geldiğini, ne olduğunu, size ne verdiğini ve sizden ne istediğini düşünmediniz...
Sadece umdunuz...
Ve beklediniz...

*

Size “medeniyet” dediler...
Siz “medeniyetin” ne anlama geldiğini, ne olduğunu, size ne verdiğini ve sizden ne istediğini düşünmediniz...
Sadece oturdunuz...
Ve beklediniz...

*

Şimdi size “Demokrasi” diyorlar...
Korkuyorsunuz...
Ve bekliyorsunuz...
Oysa dönün bir bakın:
Kin, nefret, intikam, işgal, istila, ezme, yenme, yutma, yok etme...
Tehdit, şantaj...
Korku...
Söyler misiniz; bunlardan hangisi ile var olabilir demokrasi...

*

Eğer “demokrasi” kılığına girmiş faşizmin, tehdidini, intikamını, şantajını, nefretini, kinini hoş karşılarsanız...
Daha çok...
Daha çok beklersiniz...


Bekir Coşkun
21.08.2010

21 Temmuz 2010 Çarşamba

Belki (Dost Şeref)

Beynime vurulmuş prangalardan
Kurtulacak bir yol bulunur belki
Ezenlere karşı barikatlardan
İsyan çığlığımız duyulur belki

Gözümü açmadan yaşama hakkım
Elimden alınmış dönmüyor çarkım
Sefalet içinde yaşarken halkım
Yaşamın öyküsü yazılır belki

Sınıflı toplumun ilk dönemleri
Doğdu ve büyüdü gör bu günleri
Yaratan koruyan bu beyinleri
Gün olurda bir gün anlarlar belki

İnsanla karınca çalışan varlık
Özgürlük tutkusu bir kahramanlık
DOST ŞEREF’im derki bunca farklılık
Öykümüzü yazan bulunur belki


DOST ŞEREF

17 Temmuz 2010 Cumartesi

Okuyana selam olsun

Ahlak bir ilim dalıdır
Okuyana selam olsun
Alimlerin branjıdır
Okuyana selam olsun

Bilginin süsü püsüdür
Ahlak edebin eşidir
Değer verenin sesidir
Okuyana selam olsun

Çünkü ilim sabır demek
Zorluklara göğüs germek
Nefsin rahatına ermek
Okuyana selam olsun

Kibir kendini beğenmez
Başkasına değer vermez
Yaşar şükretmeyi bilmez
Okuyana selam olsun

Zekası hafızasıyla
Yol alıyor rızasıyla
Öğreniyor sırasıyla
Okuyana selam olsun

Meyve veren dala benzer
Yolcu ile yola benzer
Edep ahlak suya benzer
Okuyana selam olsun

İnsanda olgunluk olur
Arayan doğruyu bulur
Edep akıl ahlak olur
Okuyana selam olsun

Kendini göremiyende
Kusur arıyor evrende
Böyleleri çok çevrende
Okuyana selam olsun

Kulaklarım sağır benim
Gören gözüm görmez benim
Dilim vardır dilsiz benim
Okuyana selam olsun

Okumak ilim öğrenmek
Bilgi sevgi saygı demek
İnsana değer vererek
Okuyana selam olsun

Huylar sevdirir insanı
Dost Şeref kendini tanı
İyi insanla şeytanı
Okuyana selam olsun


17/07/2010
Dost Şeref

14 Temmuz 2010 Çarşamba

Bütün Arızalar’a Genel Çağrıdır!

Kardeşim, eğer arızaysan, hemen şimdi burada mesajımı okurken bunu ilk başta kendin tahlil edeceksin ve ikinci aşamada da arızalık gereği, mutlaka benimle irtibat kurma güdüsüyle bana bir adet sevgi ve hiddet dolu bir eposta ( arizalarmeclisi@gmail.com ) atacaksın! Bunun öylesi, böylesi kesinlikle olmaz! Bunun orta noktası da olmaz! Arızaysan arızasın, değilsen de değil... Ha! Arızalığa en azından içinde az bir çekim varsa, bu da bir umuttur. O zaman ara sıra bloğumu okumaya devam edersin, kendini de yoklarsın. Zaten olgun bir arıza olduğunda bunu en başta yine kendin anlarsın! Ve bunu anladığında da, yine bir kardeşin ve baş arızalardan biri olarak beni de kardeşliğinle sevindirmek için yine gelip, bana bir eposta ( arizalarmeclisi@gmail.com ) atmak istersin. Ama hala bana eposta atmak istemiyorsan o noktadan sonra, zaten bir daha bloğuma da uğrama, sayfalarımın dünya üzerindeki titreşimlerini hiç bulandırma! Hatta bana karanlık sokak arasında rastlarsan filan, sakın göz temasına girme; yürü git hiçbir şey görmemişsin gibi, çünkü o insani ve şüpheci bakışını orada yakalarsam, ya sana dümdüz kafa-göz dalarım, ya iteklerim, tartaklarım, ya da arkandan kötü planlar yapmaya başlar, sessizce ayağını kaydırmaya girişirim!

Şimdi, eğer gerçekten sen de katıksız arızalardansan, artık piştiysen bu ilk paragraf seni hiç incitmemiş olacak, tersine senin ruhunu okşamış olacaktır! Eğer ilk paragrafımın sendeki etkisi aynen bu şekilde kısaca tarif edilebiliyorsa, hiç aşağıdaki detaylı geyiklerimi okuma ve direkt bana bir eposta ( arizalarmeclisi@gmail.com )
at, tanışalım, koklaşalım, fikirleşelim, uzaktan da olsa sıcaklıklarımızı birbirimize gönderelim. Çok da hoşlanırsak hatta, uzaktan uzaktan sevişelim, bakışalım, elleşelim, dokunalım! Bilmen lazım, arızalık bir anda insana bütün kalıplarını, dogmalarını, değer yargılarını bıraktırabilecek bir doğallık da katar. Bu anlamda canımın en bir merkezinde yerin var, bunu bilmelisin! Şüpheyi kaldır artık kardeşim! Ben katıksız bir arızayım! Senin de öyle olmanı umuyorum!

(Mutlaka
http://arizasiirler.blogspot.com linkime de tıklayarak, günden güne sayısı artan Arıza Şiirlerimi okumanı öneririm! Kalbe, bele ve ruha kuvvet, merhemdir mesajlarım! Gönülden gelir, bedeninin en karanlık ve dokunulmamış köşelerine kadar nüfuz eder!)

Ben arızalıları, doğduklarında veya çocukluklarında keşfetmek için uğraşmam. Ben hiçbir şekilde bir arıza eğitmeni değilim, ayrıca eğitimi hiç de sevmem! Ben tamamen kafasına takılma ideolojisinden hareket ederek, sadece kendi alın merkezinin ötesinde beliren beyaz, çok parlak ışıkla bütünleşerek kendi iç açılımlarında katman katman ilerleme ayrıcalığını elde etmiş bir arızayım. Bu yüzden çolukla çocukla, onların arıza olup-olmadıklarını irdelemekle, onları eğitmekle de hiç uğraşmam! Onların kendi seçimlerinden oluşan yıllık hayatları boyunca o ayrıma gelmelerini ve sonra da yolları üzerinde bana rastlamalarını beklerim ve rastlayanlarla en güzel şekilde, yaş kavramını hiçe sayarak, tam da onlar gibi olarak bütünleşir, kucaklaşırım.

Bana gelen, benimle bütünleşen her arıza zaten pişmiştir! Onların benden alabileceği ve benim onlardan alabileceğim, sevgi ve birlik dışında hiçbir şey kalmamıştır. Çünkü onlar da benim gibi sadece kendi alın merkezlerinin ortasındaki o bireysel eğitmeni takip ederek, kendilerince yükselmişlerdir. Onlara ben sevgimden ve coşkumdan başka bir şey zaten veremem. Eğer o eğitmen dışında dışarıdan gelen herhangi bir sistem veya eğitmen tarafından yardım alarak yükseldiklerini düşünüyorlarsa bu tamamen yalancı bir yükseliştir ve geçici arızalık olarak tariflenir! Böyle bir durumda zaten kendini arıza sanan o ruhlar, ilk fırsatta, yani ilk katalizörle bana ya uyuz olacaklardır, ya da yöntem, düşünce modeli farklılığı yüzünden benim sıcaklığıma kendi arzularıyla “hayır” diyerek, yolumdan da çekilip gideceklerdir. Bir sonraki karşılaşma ise nerede olur ben de bilemem. Çünkü insanın, karşısına çıkan gerçek bir arıza karşısındaki her tavrı ve seçimi, onun nihai kaderi üzerinde çok kuvvetli bağlayıcılara ve katalizör yoğunlaşmalarına neden olacaktır. O noktadan sonra onları çok büyük ve radikal fedakarlıklar bekleyecektir yükselmeleri için.

Şimdi, olduğum yerden, kokuşmuş insani şartlarımdan, yaşadığım bu toprakların İstanbul denen bölgesinden, bütün gerçek arızalara sesleniyorum!

Bırakın bu yazımın uzayan bölümlerini ihtiyacı olanlar okusun. Eğer gerçekten arızaysanız; bütün bu yazdıklarımı çöpe bile atabilirsiniz! Hiç kızmam, gocunmam, alınmam; tersine sevinirim! Çünkü o zaman eminim, bütün bu uzun yazıları es geçip, ilk fırsatta bu arıza ve depresif kardeşinizle bir an önce koklaşma ve etkileşme adına hemen bana eposta ( arizalarmeclisi@gmail.com )
atmak isteyeceksiniz! Böyle bir amaçla istediğiniz herşeyimi çöpe atabilirsiniz! Eserlerimi siktir edebilirsiniz! Çünkü esas önemli olan bütün arızaların bu pislik gezegenin bu topraklarında ve sonra da bütün dünyada biraraya gelmesidir. Dünya üzerindeki son arıza da diğer vampirler tarafından sindirilip, susturulup, yok edilmedikçe dünya için halen tamamen karanlığa gömülme söz konusu olmayacaktır!

Haydi! Şimdi arızaysan sen de bana bir eposta at ve tanışalım kardeşim! Bildiğin ve sana verilmiş herşeyden soyun ve öyle gel! Bak, ben çırılçıplağım karşinda! Şimdi soyunma sırası sende!..

Buradan sonraki açıklamalar, “arıza olma” kavramına uzak olup, onu merak edenler içindir.


“Arızalı olmak” nedir?..

Arızalı olmak, kimi zaman doğuştan olduğu gibi, yaşanılan ortamdan dolayı sonradan da olabilmektedir. Tabii ki doğuştan arızalı olmak Yaratıcı tarafından bahşedilmiş özel bir meziyet kategorisine konulabilir ve buna genel nüfusa oranla daha az rastlanır. Doğuştan arızalı olanlara, bu gezegene yenilikler ve reformlar getiren, çok yaratıcı kişiler olarak bakmayı bilmeliyiz. Yoksa kim kalır ki bu pislik gezegende hayırlı atılımlarda bulunabilecek, değil mi?!..

Doğuştan arızalı olanlar da dünya üzerinde çeşitli yerlere serpiştirilmiş ruhlardır. Doğdukları ülkelere göre kendi aralarında “daha şanslı” ve “daha az şanslı”lar olarak kabaca sınıflandırılabilirler. Tabii ki Arıza Varoluşunda doğulmuş olunan yerin hakim bir önemi olmamalı, ama ülkesine göre bazen doğum yeri farkı oldukça önem arzedebilmektedir. Örneğin, bugün dünyanın en modern ve ileri ülkeleri olarak anılan ülkelerde doğmuş olan Arızalılar tabii ki daha şanslılardır, çünkü onlara, o ülkelerde daha yakın, sıcak, samimi yaklaşan bir sürü yönetici vardır. O ülkelerde onlara “daha özel insanlar” olarak bakanların sayısı oldukça fazladır ve bu insanlar o ülkelerde normalin üstünde yaşam kalitesinde yaşayabilmekteyken, ülkelerine de katkıda bulunabilmektedirler.

Bu ileri ülkelerdeki Doğuştan Arızalı olanlar diğerlerine göre o kadar daha şanslıdırlar ki; Orion ve Zeta Retaculi takım yıldızlarından, boyut koruma ızgaralarını ara sıra delerek içeri girip, adam kaçıran uzaylılar tarafından bile daha çok bunlar kaçırılmaktadırlar!

Bizim ülkede Doğuştan Arızalı olanlar diğerlerine göre çok daha fedakar ruhlardır, çünkü ülkede hayata, avan, çok yüzeysel bir bakış, psikoloji ve iş akışı hakim hale bilinçli olarak getirildiğinden; ülkemizde doğmuş olan Arızalılar herzaman göz ardı edilmekte, alt edilmeye, sindirilmeye, olaylara aydınlatıcı katkılarının olmaması için sık sık cezalandırılmaya ve tukaka hale sokulmaya çalışılmaktadır. Ülkemizde onların azınlıkta olmasından faydalanan vampir kişilikli yönetici takımı, sindirme ve kölelik sistemlerinin düzgün olarak işlemeye devamı adına, ülkedeki üretim skalasının, sanatın, kültürün ve eğitimin bile büyümemesi ve yerinde sayması için işte bu kişilerin hayatlarını hep yokuşa sürmektedir ve hatta bunları her fırsatta dalgaya almaktadırlar!

Bu anlamda, Doğuştan Arızalıların dünya üzerinde en önemli sürgün yerlerinden biri bizim ülkemizdir. Ama tabii ki nihai olarak ülkemizdeki bu ruhlar, ödüllerini alacaklarını bilmektedirler. Şimdilik sürüngen, sünepe ve sülüksüler olarak yaşamakta olduklarını bilseler bile!..


Sonradan Arızalananlar

Çok ulvi ve yaratıcı olmasalar da, bu ruhlar da dünya üzerindeki değişimlere ve reformlara katkıda bulunan işçiler olarak görülebilirler. Çünkü en azından gezegen üzerinde bile bile yanlışa yöneltilmiş sistemin, köleliğin ve orman kanunlarına göre zorbaca hakim olma güdüsünün körüklendiğinin farkına vararak, en azından kendi hayat alanlarında bilinçlice bu bakışı kaldırıp, kendi çocuklarını gezegene daha faydalı birer ruh yapma içgüdüsüyle hareket etmektedirler.

Bunlar Doğuştan Arızalı olanların gizemli yeteneklerini fark ederler ve onlardan çok etkilenirler. Onların şarkılarını söylerler, onları put yaparlar, onların yazılarını, şiirlerini en üstlere koyarlar, onların arkalarından yürürler kısacası ki; bu da bir nevi meziyettir. Doğruyu ve iyiyi seçip, onun arkasından gitmek...

Sonuçta bu pislik gezegenin tümden arızalanmasına az kaldı. Bence bir an önce kendi arzunuzla arızaya bağlamanız ve rahatsızlıklarınızı kendinize ve yakınınızdakilere itiraf ederek işe başlamanız lazım. Aksi halde arızalanmaya başlamış Dünya Ana’nın pek yakında size uygulayacaklarını da taşıyamayacaksınız!


Bütün Arızalar adına
Ömer Dalman

------------------------------------------

Gelen İlk Tepkisel Yorumla İlgili Açıklama

"Kral olmak istiyorsun, ama kral böyle olunmaz. Krallık kendi kendine ilan edilmez. Halk zaten seni takip eder ve seni kral onlar ilan ederler." demiş bir dost Arızalar'a Genel Çağrım'a tepki olarak. Haklıdır, sözün tarihi vardır, genleri vardır. Sözün bireye ait bir sihri vardır. Hepsine saygım vardır. Kıramam... Dinlerim.

Ama en başta şunu söylemek isterim: Böyle kral mı olur yahu?! Krallık kim, ben, yani şu mahçup, temizyüzlü sürüngen şahsiyet kim? Ben sadece "Doğuştan Arızalı" biri olarak, kafamdan içeri tam randımanla oksijeni ve ışığı aldığım bugünlerde, bu halimden hoşlandım ve bunu coşkuyla dile getirerek, acaba bu türden arızalı kaç kişi daha var dünya üzerinde diye merakımdan; bir çağrı havası yarattım. Hani yani Kralmış, Sultanmış, bir de şu yeni moda deyiş var ya "Şıhmış, şeyhmiş!" ben anlamam da, sevmem de kardeşler. Ama tamam, kabul ediyorum, bende doğuştan ve sonradan kafaya eklenmiş sıkı çatlaklar ve yarıklar var! Ama fena mı yaaahuu?! İçeri sık sık ışık giriyor, hava giriyor, hiddet giriyor, aşk giriyor ve seks giriyor! Kim istemez ki bunları? Bunlar insan doğallığı... Seneler önce pirim Michael Jackson da demedi mi o naçiz şarkısında "Human Nature" diye?! Eeee? Daha ne?! Yaşıyoruz yani, oturup kıçımızın üstüne monitöre gömülmekten yana değiliz şükür ki!

İşte yani, o dostumuzdan "Kral olmak istiyorsun" tepkisini alınca bir an kaldıramadım da ondan bunları diyorum. Evren'in, Yaratılışın tek kralı vardır ve diğer benzetme suni kralların hepsine de birgün bok yemek düşeceğini zaten "düşünenler" bilirler. Ama burası güzel bir tiyatro sahnesi dostlar; renkleneceğiz de, depreşeceğiz de, arızalığımızı ilan da edeceğiz gerekirse ve benzer şahısları bağrımıza basmak için Çağrılarda da bulunacağız değil mi?! Ben Arızalar'ın mahçup bir kalemi olmak üzere kendini masaya yatırmış bir denek, orta yere elinde zillerle çıkmış bir dansöz, bir insanım!

Birlikte oynamak isteyenlerin de karşısına geçip, şakırrr şukuurrrr göbek atmaya, hayatla dalga geçmeye hazırım!


Bütün Arızalar adına
Ömer Dalman

10 Temmuz 2010 Cumartesi

Necati Doğru nükleer skandalını yazdı

07 Temmuz 2010 Çarşamba 12:01

AKP'nin "tarihi" anlaşma olarak nitelediği nükleer santral anlaşmasının imza sürecinde olup bitenleri ve perde arkasındaki gelişmeleri Sözcü Yazarı Necati Doğru kaleme aldı.

Türkiye ile Rusya arasında uzun süredir devam eden nükleer santral görüşmeleri sonuçlandı. İki ülke hükümetleri arasında "Akkuyu Sahasında Nükleer Güç Santralinin Tesisine ve İşletimine Dair İşbirliği Anlaşması" imzalandı. Anlaşmanın TBMM'de kabul sürecinde inanılmaz skandallar yaşandı. İşte bu skandallardan birkaçı:


Rusya ile imzalanan nükleer santral anlaşmasının tasarısı, "uzman" komisyon olan Enerji Komisyonu'nda hiç görüşülmeden direk olarak Dışişleri Komisyonu'na gönderildi.

Anlaşma kapsamında Rusya'nın Türkiye'de kendi sermayesiyle kuracağı nükleer santralin tüm hakları Rusya'ya devredildi. Mersin Akkuyu'da kurulacak santralin yüzde 100'ünün Rus şirketine ait olması karara bağlandı.

Santral üzerinde Türkiye'nin hiçbir hakkı olmadığı gibi, Türkiye'nin elektriğini 15 yıl boyunca bu santralden "satın" alması yasayla güvence altına alındı.

15 yıllık süre bittiğinde, santral anlaşması gereğince 45 yıl daha bu şirketten elektrik satın alınması da anlaşmayla karara bağlandı.

Rusya'dan satın alınacak elektriğin kilovatsaati KDV hariç 12.35 cent olarak belirlendi. KDV ile bu rakam 14.57 cent olarak hesaplandı.

Tüm dünyada 7 cent olan elektriği, Türkiye'nin 60 yıl boyunca bu fiyattan alması yasalarla garanti altına alınmış oldu.

Yasa ayrıca; Türkiye'nin bu şirketten "elektrik almaması" ihtimalini de ortadan kaldırdı.

İŞTE O TARİHİ ANLAŞMA!

AKP'nin "tarihi" anlaşma olarak nitelediği nükleer santral anlaşmasının imza sürecinde olup bitenleri ve perde arkasındaki gelişmeleri Sözcü Yazarı Necati Doğru kaleme aldı. Doğru, "Türk milletine 60 yıl boyunca girecek" yağlı kazığı şu sözlerle anlattı:

"Ben görevimi yapayım, size haber vereyim. Bu haberi Ankara'nın en çalışkan ekonomi muhabirlerinde Gülümhan Gülten'in yazısından öğrendim.

Bir kazık yağlanıyor.

Kazığı iktidar sivriltti.

Sonunda halka girecek.

Hem de 60 yıl boyunca girecek.

60 yıl; bir ömür eder. Bu kazığın bedelini babalar ödeyecek, onlar ölecek, oğullar ödemeye devam edecek. Oğullar ölecek torunlar ödemeye devam edecek. Bu kazık; "Türkiye'nin geleceğini planlıyoruz, gelecekte Türkiye elektriksiz kalmasın diye Rusya ile Nükleer Santral Anlaşması yapıyoruz" söylemi ile hazırlandı.

Hükümet Meclis'e getirdi.

Yasa Meclis'ten çıkacak.

Sivrilmiş kazık, yağlanmış olacak.

Duvarında "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir" yazan Türkiye Büyük Millet Meclisi, kurulduğundan bu yana yasa tasarıları; önce uzman komisyonalra geiyor.

Burada iktidar ve muhalefetten konunun uzmanı milletvekilleri günlerce tartışıyorlar. Sonra "asıl komisyona" geliyor.

Burada da günlerce tartışılıyor.

Ve Meclis Kurulu'na iniyor.

***

Nedense, ne hikmetse, ne sakıncası varsa "Rusya ile Nükleer Santral Kurma'ya geçit verecek yasa tasarısı" Meclis'in bu konudaki uzman (tali) komisyonu olan "Enerji Komisyonu"nda hiç görüşülmedi.

Şöyle bir tasarı hazırlanmış!

Bir Rus şirketi kurulacak.

Sermayeyi Rus devleti koyacak.

Bu Rus şirketi Mersin Akkuyu'da bir nükleer santral kuracak. Türkiye topraklarında Mersin'de kurulacak nükleer santralin yüzde 100'ü Rus şirketine ait olacak.

Türkiye'nin bu nükleer santral üzerinde hiçbir hakkı olmayacak. Her türlü yetki Rus tarafında olacak. Proje başarısız olsa bile Rus tarafı bir yükümlülük altına girmeyecek.

Mersin santralinde kullanılacak nükleer yakıtı Rusya yeniden işleyebilecek. Ve geliyoruz asıl noktaya!

Kazığın sivriltildiği maddeye!

Türkiye devleti, bu santralde üretilecek olan elektriğin kilovatsaatini KDV hariç 12.35 cente (KDV eklendiğinde 14.57 cente çıkıyor) almaya mecbur olacak.

Bu yıl çok yağmur yağdı, benim barajlarım doldu, Rus şirketi senden elektrik almayacağım diyemeyecek.

15 yıl süreyle alacak. 15 yıl dolduktan sonra da nükleer santralin ömrü bitinceye kadar (ömür 60 yıl) almaya devam edecek.

***

Bu çok yüksek bir fiyat.

Dünya fiyatının iki katı.

Bu bedeli halk 15 yıl ödeyecek. Enerji Uzmanı Necdet Pamir'in söylediğine göre; dünyada şu anda nükleer santrallerden elde edilen elektriğin fiyatı 6-7 centten satılıyor. Türkiye ise 7 centlik elektriği Rus şirketinden 12.35 cente 15 yıl süreyle alma garantisi veriyor.

Bu ucu sivriltilmiş kazık!

Meclis'in Enerji Komisyonu'nda hiç görüşülmüyor. Asıl Komisyon olan Dışişleri Komisyonu'nda 1 saat görüşülüp onaylanıyor.

Altında ne var?

Yazmaya devam edeceğim.


Necati Doğru
Sözcü Gazetesi


19 Ocak 2010 Salı

Bu bizim yolumuz (Killa Hakan & Ceza Feat)



Killa Hakan

Killa sakin gelir Killa sessiz ağzından çıkanı kulağın duysun susun düşmana kuyu kazacaktın ...ünde patladı birden pusun çok uzun olur kışlar acı sesinde çıkmaz kazıt lan saçı daracık sokakda düldül yollar açık olur görürsün sende birgün Killa çelik bilek hep gözü açık uyur gangster ateşten melek Killanın gözleri karadır Killa belalıdır kurşun geçirmez yelek görülecek yapılacak işler verdiğim tuttuğum bitakım sözler var Killa yapacam dedimi yapar bak sen hiç kafanı bozup canını sıkma yar yollar uzun olur birde çile çok engeller çok aşarız eşsiz sen uykudayken senin için yıldızlara gidip geliriz sessiz sessiz korkana bir bardak su gerçek 36 tayfası bu harbi 36 mafya crew yeah this game is true şifreyi tanı vede şifreyi bil şifreyi ara bul tara bul çöz şifrede göz satmadan öz delikanlı dedinmi tek bir söz açılır yara nedeni para gidilecek adres boldur ara bulutlar kara gündüzleri uyku pis hadi dışarı çıkalım çöktü sis

Nakaratx2 Doa
Onların yolları sizin için savaşır mücadele etmek gerek hep bizler için Killa Ceza tek

Ceza

Sokakların dili bu kalbimin sesi bu ta dibindeyim içindeyiz sizin içinde kaybolduk sisin içinde fidan diktik ektik biz elle kim kopardı bunu ha kim savaştı rap için a.k. tek başına bi ordu oldu koydu beati ortaya Killa Hakan ise tek harbi o.g. yarına bırakan işini gücünü şaşırır daralıyo yolu diye ona buna bağırır kimi yarılıyo yolu ama yere düşüyo kimi sarılıyo yılana gününü görüyo beni gör beni gör diye bağırdılar herkesin ayrı bir derdi var kimse kimseyi dinlemiyosa hiç boşver hepinize iyi akşamlar

Killa Hakan

Hayat tuhaftır bazen durdum umutlar yıkıldı ben yeniden kurdum pes etmek yok pes eden çok kalbini yarıp deşip geçtimi ok bilme dur sakın siste bu takım özgürlük yakın gizli tam akın istifa bakın sustu lak lakın siste tam takın sizde tam bakın titrek bak elin titrek bak belin saklı gizlisin parlar bak kelin boş çalcak dilin boş kalcak elin çok yakınsın ama çürüksün derim sen sustun biçare hergün kustun değirmen zaten hergün tuştu tutuştun yandın battın bittin bana göre karların altında gittin

Nakaratx2 Doa
Onların yolları sizin için savaşır mücadele etmek gerek hep bizler için Killa Ceza tek

Ceza

Hala bilmem neyi bekleriz günler geçmez hareketlerimiz kısıtlandı geri gelmez günler beklerken kendimizi kekleriz umarım tanrım bereket verir yağmur kendini gene gösterirse tırtıllar kanatlanır ancak ömrü kısa olur kelebeklerin eli boş gelmişiz bu dünyaya bide boşlu dalmasak rüyaya kahpe felek gel gül bi kez de bize gül kurtulalım kabustanda ya yumruk atar yumruk yersin şansta terse dönerse herkesin bahtını karalama tartı tartar kim kalır bi başına o zaman anlar düşman arıyo beni tankım arıyo onu tarıyacak ekibini aynı rambo gibi en baba Halil abiye doğru o yürüyüşler dik tutacak belki bizi her taraftan atak var pater brown haydi bas yeni paragraf bu bak hergece kabusuz rapte tette tek tararız alayını age ile tibet Kadıköy sahil savaş alanıydı Üsküdar katil etmez sebepsiz Kreuzberg tatil olmaz bitti aynı yerde biz her gün nöbetçi yeraltı rap benimdi hep hakem durma hadi bize bide penaltı ver kenarda dur cezası ben rapin enayi sen canım annem melaikem

Nakaratx2 Doa
Onların yolları sizin için savaşır mücadele etmek gerek hep bizler için Killa Ceza tek