18 Aralık 2011 Pazar

Temasçı Howard Menger'den bilgiler

1922 yılında New York’da doğan Howard Menger uzaylılarla ilk temasını 10 yaşındayken yaptı. 1956 yılında ilk defa bir ufoya bindi ve onlardan birçok bilgi aldı. Aynı yıl tekrar bir ufo gezisi yaptı ve bu konuda birçok kitap yazdı. Howard Menger uzaylılarla teması hakkında şunları anlatmaktadır:

“Uzaylılar güneş sistemimizin diğer gezegenlerinden, örneğin Mars, Venüs ve Satürn’den gelirler, ama güneş sisteminin dışından gelenler de vardır. Dünya atmosferinin içindeyken saatte 20 bin mil hızla seyrederler, atmosferimizin dışında ışık hızını bile aşarlar.

“Dış görünüşleri bize benzer, fizik yapıları daha sağlamdır ve giyimleri değişiktir. Genellikle telepatik yolla anlaşırlar, ama konuştukları da olur, bu duruma bağlıdır. Kendilerine özgü bir dilleri var, yüksek frekanslı ve harmoninin değişik bir türü. Ayrıca her dünya dilini kısa zamanda konuşmalarını sağlayan elektronik aletlere sahipler.

“Kesinlikle düşmanca amaçlar taşımazlar ve hükmetmek için bir planeti ele geçirme niyetleri yoktur, onlar bizi sevdikleri için geliyorlar. Araçlarının çıkarttığı sesler duyum sınırlarımızın dışındadır, bazı hallerde vınlama sesleri duyulur. Kitle halinde inişler büyük şaşkınlığa sebep olacağı için bu yolu denemezler, ayrıca düşmanca tavrımız onları böyle bir hareketten alıkoyar.

“Dünya devletleriyle ilişki kurmaktan kaçınıyorlar, çünkü her devletin bu teknolojiyi düşmanlarına karşı kullanmasından çekiniyorlar, bu yüzden halkların ilgisini çekmeyi tercih ediyorlar. Bizleri daha yüksek bir anlayışa ulaştırma yollarını arıyor, ayaklarımız üzerinde durmamızı sağlamaya çalışıyorlar. Planetimizde çıkması muhtemel büyük bir savaşı önlemeye gayret ediyor, böyle bir savaşın tüm güneş sistemini tehlikeye atacağını söylüyorlar. Artık Birleşik İnsanlık Realitesinin zamanının geldiğine inanıyorlar.

“Kontrol ve araştırma işinde kullandıkları küçük diskler var, bunlar ana gemilerden gelerek görev yapıyor. Çapları 12 cm’den 2 ila 4 metreye kadar değişebiliyor. Çan şeklindeki Venüs veya Satürn uzay gemileri yaklaşık 15 metre çapında ve 6 metre yüksekliğinde, renkleri metalik gri. Satürn tipleri Venüs’ünkinden daha basık. Ana gemiler elips, puro veya yumurta şeklinde ve bin metreye varan boyutlarda. Yeşil ateş topları da kullandıkları araçlardan, bunlarla atmosferimizde patlatılan atom ve hidrojen bombalarının etkilerini azaltmaya çalışıyorlar.

“Venüs Dünya’dan biraz daha küçük, Dünya’mızın binlerce yıl evvelki hali gibi genç ve sağlıklı. Harika bitkileri, ırmakları, büyük gölleri ve dağları var, ormanlarla bezeli bir yer. Venüs son derece güzel. Planetlerini sağlıklı tutmak için her şeyi yapıyorlar. Atmosferleri bizimkine çok benziyor, güneşin zararlı ışıklarını süzerek canlıları etkilemesini önlemişler. Bu yüzden Venüslüler aydınlık tenli ve sarışın insanlar. Venüste belirli bir otorite ve devlet memuru yok, barış ve uyum içinde yaşıyorlar. Herkes yeteneğine uygun mesleği seçiyor. Çeşitli çalışma yerleri, araç gereç yapan imalathaneleri var. Çalışanlar para almıyor, değiş tokuş yöntemleri uyguluyorlar. Hiç kimsenin bir eksiği yok, sevginin hizmetinde çalışıyorlar. Bahçelerinde meyveler, sebzeler, çiçekler yetiştiriyorlar. Özel olarak hayvan beslemiyorlar, çünkü hayvan eti yemiyorlar, hayvanlar otlaklarda serbestçe dolaşıyor. Bilim okulları var, büyük küçük herkes bu okullarda eğitim görüyor. Çocuklar geçmiş hayatlarının bilgisine vakıf olarak doğuyorlar ve kaldıkları yerden evrimlerini sürdürüyorlar. Ormanlarda ve doğaya yakın yerlerde küçük topluluklar halinde yaşıyorlar. Bu topluluklar birkaç bin kişiyi geçmiyor, dağınık ve desantralize yaşıyorlar.

“Diğer dünyaların binlerce insanı aramızda yaşamaktadır. Bazıları enkarne olmuş, bazıları ise uzay araçlarıyla kendi planetlerinden gelmişlerdir. Aramızda ve bize çok yakınlar, her türlü meslekten kişiler, gittiğimiz lokantada, iş yerlerimizde onlarla karşılaşabiliriz. En belirgin özellikleri sonsuz sevgileridir.

“Onların planetlerinde savaş yok, öyle de kalmasını istiyorlar. 800 yıl yaşayabiliyorlar. Venüs’e ait fotoğraflar çektim, ülkenin, halkın, hayvanların fotoğrafları bunlar, zamanı gelince göstereceğim. Venüslü kadınlar uzun tunik benzeri çeşitli pastel renklerde elbiseler giyerler. Bu elbiselerin bazıları kollu bazıları kolsuz, bellerinde kemerleri var. Korse ve dar iç çamaşırı kullanmaz, havadar ve vücut hatlarını belli eden elbiseler giyerler. Erkekler kayak elbiselerini andıran elbiseler giyerler, ince kumaştan ya da naylon benzeri şeylerdir bunlar. Elbiseler vücut ısısına uyum gösteren özelliktedir. Ayakkabıları, erkek ve kadında topuksuz sandalet tipindedir.

“Erkek ve kadın birbirlerine uyum sağlamışlarsa birlikte yaşar, evrimlerini yaşamlar boyu birlikte yaparlar, isterlerse evrimlerini tek başlarına da sürdürebilirler. Çocuklar çok küçük yaşlarda büyük bir olgunluğa ulaşır, 3 ila 5 yıl içinde büyürler. Venüslü bir çocuk doğumdan hemen sonra 7 yaşındaki dünyalı bir çocuk olgunluğuna erişir. Kısa bir süre meme emdikten sonra bitkisel sulu gıdalarla beslenmeye başlarlar, hayvan sütü içmezler. Venüslüler, son derece gelişmiş teknikleri, kompleks makine ve aletleriyle işleri çabucak ve kolaylıkla hallederler. Ürünler adil biçimde dağıtılır. Belirli bir dinleri yoktur, yaşamları Rabbe hizmet etmekle geçer. Venüs’te evler ışığı ve renkleri geçirmesi için yarı şeffaf ve kubbe şeklinde inşa edilmiştir. Mevsimler belirgin değildir, ısı yıl boyunca pek değişmez ve sürekli ilkbahar havası hüküm sürer. Planetin bazı bölgelerinde mevsim değişikliği ve ısı farkı ortaya çıkar, bu bölgelerde kış iklimi hüküm sürer.

“Bizler Venüs’te yaşayamayız, çünkü evrim, frekans farkı ve atmosfer basıncı gibi etkenler sinir sistemimizi harap eder. Buna rağmen bazı insanlar fizik bedenleriyle diğer planetlere götürülmüşlerdir, geri dönmeyi de istememektedirler. Bir kısmı ise belirli bir öğrenim döneminden sonra geri dönerek dünyalı kardeşlerine yardım etmeyi seçmiştir. Geri dönenler tımarhaneye kapatılma ya da alay konusu olma korkusundan dolayı susmaktadır.
“Bir ufo ana gemiye bağlı olmaksızın Venüs’e dönebilir. Taşıyıcı uzay gemileri genellikle güneş sistemi dışındaki yolculuklar için kullanılır. Venüs’e ait birçok gemi botanik araştırmaları yapmak için dünyaya gelir ve buradan aldığı birçok bitkiyi üretmek için Venüse taşır. Bizdeki bazı bitkiler de diğer planetlerden dünyamıza getirilmiştir. Venüs’te planetler sembollerle gösterilir, dünyamızın da bir sembolü vardır.

“Venüslülerin vücudu bizler gibi çok tüylü değildir. Bir Venüslü Dünya’mıza geldiği zaman saçları hemen uzar, planetine döndüğünde eski halini alır. Orada kadın olmak fizik açıdan çok rahattır, çocuk doğurmak kolay ve ağrısızdır. Planetlerinin titreşimi, insanlarının evrim düzeyiyle orantılıdır.

“Diğer dünyalardan planetimize enkarnasyon yoluyla gelenler genellikle ya üstat ya da üstat düzeyine yakın varlıklardır. Onlar için insanları anlamak zor değildir, ama onlarla yaşamak zordur. Bir üstat, Yaradan’ın yasalarını karmaşa içindeki insanlara endirekt yollardan nakleder, bunu şuuraltlarını etkilemek suretiyle yapar. İnsanlar bunları kendi düşünceleri gibi algılar ve yeni inançlara, düşüncelere yönelirler. Üstat düzeyine yakın olanlar ise bildiklerini insanlara direkt aktarırlar. Dünya insanları bu fikirleri genellikle anlayamazlar, ya kabul etmez ya da çok azını anlarlar. Günümüzde dünyada dört büyük üstat vardır, biri ABD’de, biri Güney Amerika’da, biri Hindistan’da, diğeri de Avustralya’dadır. Üstat düzeyine yakın olanlar üstatların kim olduğunu bilmezler, ama üstatlar onları ve doğum yoluyla gelen diğerlerini tanırlar. Üstat düzeyine yakın olanlar, kendileri hakkındaki bilgilere genellikle 30-40 yaşları arasında sahip olurlar. Bütün üstatlar evlidir, bu doğaldır.

“Deja-vü, geçmiş hayatlarda yaşanmış bir yeri ya da olayı zihnen hatırlamaktır. Geçmiş hayatlara ilişkin anılar çocukluktan itibaren unutulur. Çocukluktaki anılar, hayaller ve tasavvurlar genellikle geçmişe ilişkin anılar ve tasavvurlardır. Dünyanın güneş sistemindeki kardeşliğe katılması kaçınılmazdır. Rabbin planı geciktirilebilir ama iptal edilemez!”
(Sayfa: 25-38)