27 Mayıs 2009 Çarşamba

Trafiğimize kızgın maşa lazım

Ben; bu cennet vatanın sınırları içinde yaşayıp da, bastığı toprakların ve o toprakların gerçek sahibi atalarımızın değerini bilmeyen şahsiyetsizlerin yükselip, kendi işlerini yoluna koyup, geride kalanları becerircesine ülkeyi hiçe saymalarını istemiyorum!

Onları günden güne çaresizliğe ve umutsuzluğa sürüklemelerini, çoğunluğu oluşturan emekçilerin kanlarını tıpkı aç, doyumsuz vampirler gibi kesintisizce emmelerini şiddetle kınıyorum. Hem de bütün bu döngüye göz yumup, çarka ortak olmuş yakınımdaki veya uzağımdaki bütün yalakalara rağmen!..


Bütün bu umarsızlığın lanetli ve kişiliksiz sularıyla beslenerek filizlenmiş bu hakim psikolojinin eseri, yine iğrenç, leş gibi maganda nefesi kokan otobanlarının ve caddelerinin zavallı gündelik hayatımızın hastalıklı damarları olarak anılmasındansa bıktım. Artık dayanamıyorum!..

İşe, yani 'adam olma' işine, ülkemizin can damarları olan trafikteki bu pislik varoluş biçimlerinin dibinin kurutulmasıyla başlamak lazım!

Bunun yapılması ise öyle aylarca yazıp-çizmekle olacak iş değil kardeşim! 'Adam' gibi
dimdik olacaksın ve önüne çıkanı da adama çevirmek için gerekirse dürteceksin, tokatlayacaksın, kötekleyeceksin!..

Bu zamana kadar, umduğumuz yöntemlerle ülkemizin can damarları temizlendi mi bu leş kokan ayılardan, pisliklerden?

Yoooo?..

E o halde işe 'adam' gibi başlayacaksın eline sopanı alıp! Arslan gibi cezalarını ve yaptırımlarını kuşanacaksın! Aksi halde boş konuşmaya devam ederiz. Gazete ve televizyonlardaki haberleri izleyip izleyip, "Vay anasını, olaya bak!" şeklinde salak şaşkın tepkilerle zaten boktan hayatlarımızı daha da kıç bezi (Tuvalet kağıdı olmadığı zamanlardaki hijyen malzemesi!) haline getirmeye devam ederiz.

Ben; sokaklarımızın, caddelerimizin, otobanlarımızın içine sıçan, merhametsiz ve küstah, eğitimli veya eğitimsiz bütün magandaların, kim oldukları kesinlikle ayırt edilmeden itibarlarının liğme liğme edilmesini istiyorum! Çünkü burası benim ülkem ve belki de hala medenileşmeye ümit vardır diyorum!

Bir sokağa sapacakları zaman; lanet olası sol ellerini zahmet edip, oynatıp, bir sinyal bile vermedikleri için karşısında bekleyen sürücüyü boşuna bekleten küstah ayıların anında tespit edilerek, arabalarından indirilip, sol ellerinin bir kasap tahtasına yatırılarak, pirzola gibi demirle dövülmesini istiyorum şinitzel haline gelip, mosmor oluncaya kadar!..

Otobanlarda sözümona sınırlandırılmış üst hız sınırını aşarak, önüne çıkan her taşıtın kıçına giren ve flaşörlerini yakıp-söndüren küstah aceleci ayıların o dakika arabalarından indirilip, o caddenin veya otobanın ortasında düzenlenecek bir törenle, bütün topluma rezil edilmesini istiyorum!

Bu medeniyetsiz ayıların üzerlerine özel janjanlı elbiselerin giydirilip, bir minibüsün çatısında maskot gibi, sokak-sokak, müzik eşliğinde gezdirilmesini istiyorum! Millet onlara nanik yapıp, karşılarında göbek atmalı...

Sitelerin içlerinde ortalıkta dolaşma ihtimali olan bir sürü çocuğun varlığına rağmen düşüncesizce vızır vızır, kamikaze gibi giden vicdansız ayılarınsa o sitenin sakinleri tarafından durdurulup, aşağı indirilip, yüzlerce osmanlı tokadı ile şereflendirilerek, medeniyete bir adım daha yaklaştırılmasını istiyorum!

Adamın biri, yanında taşıdığı tanıdığını yolun sağ tarafında indirmek için durduğunda; arkadan kıç kıça, bodozlama ilerleyen sözde medeni, şık görünüşlü şehir ayıları cazır cazır korna çaldıkları zaman, anında bütün caddenin akışının kesilip, şipşak bir lokal anesteziyle, o kornaları çalan bütün ayıların kıçlarına birer pompalı korna monte edilmesini ve bağırsakları parçalanana kadar o kornaların bağırtılmasını istiyorum! Öyle ki; bundan böyle hiçbir olay karşısında sabırsızlık gösteremesinler.

Caddelerde sık sık rastladığımız, keyfi veya ticari, sanki şeytanın sofrasına yetişirmişcesine acele ile yol alan, ne bok yediği belirsiz, ruhu bozuk sürücülerinse, bir an önce işlerini halledememeleri ve evlerine varamamaları için oracığa ayaklarından betonlandıklarını görmek istiyorum!

Ben bütün bu adam edici yaptırımların hem sivil anlayışta, hem de cezai şartlarda mantık olarak ilham kaynağı olmasını istiyorum. Ülkemin can damarları ve hayat akışının kanalları olan
trafiğin, mertçe, kimseye yaranma ve yalakalık derdi olmadan adam edilmesini istiyorum!

Ortalığı cehenneme çeviren, zengin-fakir, eğitimli-eğitimsiz bütün ayıların, vicdansızların, küstahların, ayırt edilmeden iplerinin çekilmesini istiyorum medeniyet yolunda. Çünkü, geldiğimiz bu umarsızlık noktasında, kızgın maşayı ele almadan, bu ayıları korkutmadan, yaptırımlara boğmadan, gram ilerleyemeyeceğimizi adım gibi biliyorum!

Ne yani? Sizce de haklı değil miyim?!

Yoksa siz de, bu ayıların arasında onlar gibi yaşayıp, giderek kendini gizleyen ve ortama uyan çözümsüzlerden misiniz?!

O halde sakın ha birgün yolda-sokakta benim karşıma çıkmayın!!!



Ömer Dalman (28.05.2009)
www.antoloji.com/omer_dalman




13 Mayıs 2009 Çarşamba

666 inbox



Olamaaaz!

Bu sabah yahoo.co.uk mailimi açtığımda; okunmamış ileti sayımın "666" olduğunu görünce, mail boxıma şeytanın kaçtığını düşünüp, "Acaba ne yapsam?" diye, önce internette geniş çaplı bir search (Türkçe mealiyle 'araştırma') yaptım! Sonra yine tatmin olmadım; 'girip de çarpılmayım' diye yine internetten büyücü hocaların iletişim numaralarını buldum. Bir de baktım ki; çoğunun danışmanlık vizite ücretleri prof. doktorlarınki kadar yüksek, bu yüzden o yola da başvurmadım!..

Şimdi kendi kendime "Acaba mailboxımı açsam çarpılır mıyım ve bundan sonra eşimle de birlikte olamam, onu haşır ve de neşir edemem mi?!" diye kuşkuya düştüm! Malum; bir de bu işin sonunda dükkanı kapatıp, sessiz sakin oturup kalmak da var değil mi?!

Peki ben şimdi sizce mailboxımı açsam mı, açmasam mı?!!

Aahahahhahaaaaaaaaaa!!! 666 inbox; yeaaaaaa!!!


(Not: Vallahi üzerinden editlemedim inbox ileti sayımı. Sadece linkimi üzerinden gizledim, o kadar.)


................................

Ömer Dalman
(13.05.2009)

www.antoloji.com/omer_dalman

12 Mayıs 2009 Salı

Para Koçları

Hayat çetrefilleştikçe, dallandıkça budaklandıkça meslekler, insanlar, beyinler örümcekleştikçe ve tembelleştikçe bireyler, bedavadan para kazanmaya odaklandıkça, terbiyesizleştikçe, umarsızlaştıkça, kendi cinsine karşı saygısızlaştıkça insan, yeni yeni, hilkat garibesi sektörler, her dalda yeni yeni para kaynakları, yeni yeni alternatif çözüm kaynakları fink atmaya başladı malum!..

Yalansa söyleyin beyler!?..

Ne oldu? Ses yok galiba ha?..

Hımm... Ne oldu? Yoksa siz de gerçek üreticilik ve yeteneklerini azimle, coşkuyla, kutsallık içinde kullanarak iş üreten ve hayata katkıda bulunanlardan değil de; ağzı daha çok ve ustaca laf yapıp, ona-buna 'büyük işlerin liderliğini üstlenmiş' görünerek, omuzlara binerek geçinen tiplerden misiniz?!..

Sorun değil canım! Biz de zaten şu iki kuruşluk aklımızla sizleri veya diğerlerini yargılayacak cürette asla değiliz!.. Bir iki laf edip, sonra gideceğiz karşınızdan. Yoksa ne haddimize!!!

* * *

Hani insanların hayatları ve kafaları karıştıkça ortaya çıkan alternatif çözümlerden bahsettik ya az önce... Onun gibi bir şeylerden kısaca bahsedip, gideceğim hemen merak etmeyin!

Eskiden "meslek" denen ve de icra edilmesi "ustalık" isteyen şeyler vardı insanların işinin ehli olup-olmadıklarını gösterdikleri ve sonunda da hakkıyla para kazandıkları... Şimdi; dediğimiz gibi işler biraz karıştı ve 'ustaca laf yapan ağızların' kaptıkları işlerin sayısı, gerçekten ve ustaca iş yapanların kapabildikleri işlerin sayısını çoktan bastırdı.

Eskiden hasta olanlar, ya doktora, ya psikoloğa, ya da psikiyatriste giderdi. Ama şimdi ne oldu?!

Çekinmeyin söyleyin; şimdi ne oldu yahu?!..

Peki peki onu da ben söyleyeyim ki; sonunda bir sürü çürük yumurtayı da ben kafama yiyeyim ve Onuncu Köy'e, Bekir Ağabeyim'in yanına göçeyim, gideyim!..

* * *

Artık derdi olanın karşısında bir ton alternatif çözümcü var efendim!

Sokakta doğru dürüst yürümek için koçlar, kalemi düzgün tutmak için farklı koçlar, sevgilinizle iyi sevişmek için farklı koçlar, doğru sözü doğru yerde etmek için farklı farklı koçlar var dört bir yanda!

Hatta doğru mesleği seçmek için, Allah'ın nefesini doğru alıp-vermek için, doğru müziği, doğru mekanı, doğru dürüst pofuduk yastığı seçmek için bile farklı farklı koçlar var dört bir yanınızda!..

Yakında doğru filmleri evinize almak ve doğru saatlerde, en uyumlu enerji titreşimleri ile o filmleri izlemeniz için de farklı koçlar çıkacak piyasaya!..

Ha bu arada, şaka değil bakın! Duydunuz mu?! Yeni haber aldım bunu:

Global krizin ilerleyen saatlerinde ortama bir de "Para Koçları" peydahlanmış!!!

Hadi bakalım; artık paraya sıkışmayacaksınız ey dünya halkı! Moralinizin bozulması için hiç bir sebep kalmadı ortaya Para Koçlarının da çıkmasıyla!

Koçum benim, yumurtam! Koç yumurtam benim!!! Tek yumurtam benim, ikizim, tekizim!..

Koçummmm!!!



Ömer Dalman (13.05.2009)
www.antoloji.com/omer_dalman



Ah Erovizyon ah!

Be hey be birader pes! E vallahi pes!..

Erovizyon şarkı yarışmasına herkes elbirliğiyle, ille de boktan şarkılarla mı katılmak zorunda yahu!?

Ne olur bir kere içinize dönün ve samimice, delikanlı gibi
Erovizyon'da yayınlanan onca şarkıdan kaç tanesini arabanızda bangır bangır dinlerdiniz, bu soruyu cevaplayın! Ama lütfen politik olmayın; samimi ve delikanlıca?!.. Hatta olaya ulusal bir irade ile de değil, sadece güzel şarkı duyma isteğinizle bakın olun e mi?..

Yıllar öncesinin hit şarkılarını hatırlayın... Ne adamlar, ne kadınlar geldi geçti arabalarımızdaki ve evlerimizdeki müzik setlerinin içinden. Kulaklarımıza ne melodiler kazındı. Ritmlerine hasta olur insan. Sözlerine, sanatçıların okuyuşlarına hasta olur!..

George Michael, Michael jackson, Madonna, Falco, Elton John, Ub40, Metallica, Rod Steawert ve daha nicesi... Bunların kulaklarımıza kazandırdıkları o estetik titreşimleri hiç unutabildiniz mi?

Sanmıyorum...

Durmayın, hatırlamaya devam edin. Hatta artık eskiler pek desteklemese de günümüze kadar gelin hafızanızda. Halen ne delikanlı, dinamik, ne bomba gibi şarkıcıların ağızlarından ne şarkılar dinliyoruz değil mi?..

Şimdi bir Usher var, bir Justin Timberlake, Beyonce, Enrique Iglesias, Ricky Martin, bir Britney Spears var ki; bence hepsi de yetenekli, sesleri, vücutları ve hareketleriyle gayet özel insanlar... Bunlar sadece birkaçı tabii; daha çok isim sayılabilir bu anlamda...


Gelelim şu
Erovizyon'a...

Tamam... Lafım yok emeğe, çabaya, çalışmalara, azime ve bestekarlara... Ama tekrar soruyorum delikanlı gibi:

Hanginiz şu
Erovizyon'a katılan şarkıların %20'sinden fazlasını alıp da bangır bangır arabanızda dinler ve şenlenirsiniz?!

Vallahi ben herhalde bunu asla yapmam. Yani bendeki oran % sıfır ne yazık ki...

Ve şimdi tekrar ikinci sorumu da tekrar ediyorum:

Eurovision'a katılan şarkılar; bu kadar mı estetik anlayıştan uzak, haldır-huldur koştururcasına, alel acele bir sunu endişesi içinde, bu kadar mı karmaşık orkestralı, bandolu-mızıkalı, piyanolu ve
koca bir ülkenin bir yılını sanki 3 dakika içine herşeyiyle sıkıştırma güdüsünde olmak zorunda!?


Daha da net söylemek isterim yazımın sonunda düşüncemi hatta:


Erovizyon'a katılan şarkılar bu kadar mı boktan olmak zorunda?!..


Ömer Dalman (12.05.2009)
www.antoloji.com/omer_dalman



4 Mayıs 2009 Pazartesi

İyi gelir Domuz bize



Bence biz külliyen "Domuz gribi"nden hiç korkmayalım, çekinmeyelim. Hatta aksine ona kucak açalım.

Neden mi?!

Çünkü bizde onyıllardır hakim olan birçok gizli grip türleri var. Maganda Gribi, P..şt Gribi, Yalaka Gribi, Şak Şak Gribi, Dalkavuk Gribi, İspiyon Gribi ve en son durumda Sünepe Gribi...

Domuz türü olanına kucak açarsak; belki bünye içinde bu çok farklı grip türleriyle savaşa girer ve bu zamana kadar bizi yiyip, bitirmiş garip grip mikroplarından temizler de, adam gibi yaşamaya başlarız külliyen! Hem bakarsınız hepimiz 'domuz gibi' daha da dayanıklı oluruz ha?..

Yalan mı?!..


Ömer Dalman (04.05.2009)
www.antoloji.com/omer_dalman

3 Mayıs 2009 Pazar

Medeniyetinizi külahıma anlatın!

Efendim; bence aydınlarımız ve kalburüstü otoritelerimiz ortalığa çıkıp, 'neden bir türlü kalkınıp, tam medeni bir toplum olamıyoruz' sorusuna bin dereden su getirircesine komplike cevaplar arayacaklarına ve bu yolda halkın kafasını daha da beter karıştırıp, kaotik sistemi körükleyeceklerine, bir sürü detay çözüm önereceklerine, çok daha basit bir yerden başlamalılar.

Ne gerek var canım öyle temelde güvenilir tutumu yaratmadan, insanların kafalarını, daha üst seviyedeki detay kriterlerle iyice allak-bullak etmeye?! Aydın olalım, ama alttaki temel çözümleri kaf dağında oturuyor olmaktan dolayı görmezden gelmeyelim, değil mi?!..

Sen şimdi bu ülkeden hem düzgün ve sürekli büyüyen, dışarı belini bağlamamış ekonomi bekleyeceksin, batının modern anlayışını, medeniyetini buraya getirmeye çalışacaksın; hem de şu ibret-i alem, evlere şenlik, maganda ormanı kıvamına gelmiş trafiğimizi ve trafik ahlakımızı şu an olduğu barbarvari çizgisinde tutmaya devam edeceksin! Trafikteki en büyük katilleri, magandaları, umarsızları, eşkıyaları, zenginiyle-fakiriyle gözardı edeceksin!

Var mı baba öyle yağma! Hem öyle, hem böyle, önlü-arkalı fotokopi mi sandınız medeniyeti? O zaman bütün ülkeler canları isteyince medeni oluverirlerdi değil mi?..

O en baba eğitimleri almış olan, cillop gibi şık takımlarla-arabalarla otobanlara dökülen, kendini medeni zanneden eşkıyalar ülke trafiğinin kim bilir nasıl çoğunluk bir yüzdesini oluşturuyorlar?..

Sen git istediğin yurtdışı terbiyeyi al, oralarda oku veya bizim ülkenin en baba okullarında mürekkep yala; çık bakalım hele şu bizim otobanlara!.. Bakalım orada bir iki çıyanın, kıç piresinin, magandanın sana yapacağı pis hareketden sonra sen hala 'insan' olarak kalıyor musun, yoksa sen de onlardan beter maganda mı oluyorsun görelim!


Denetimlerimiz bu zengin-fakir, her telden ayıyı ve magandayı gerektiği gibi caydırıcı şekilde cezalandırıyorlar mı acaba? Eğer bu görev yerine getiriliyorsa; neden hala otobanlarımızda kelle koltukta gidiyoruz?!


Şimdi söyleyin bakalım ey aydınlar, kaf dağından aşağı uzak uzak bakanlar!

Sizce insanların, ölüm makinesi gibi araçlarıyla bütün olup, 'maganda canavarlar' halinde, en büyük medeniyet göstergelerinden biri olan trafik içinde bu kadar saygısızlık, umarsızlık, sevgisizlik ve hiddet gösterdikleri bir ülke, kağıt üstündeki derslerle, bilgilerle yüzyıl boyunca da eğitseniz; acaba medeniyeti yakalayabilir mi?

Bırakın bütün gün ağızkalabalığı bilgilerinizi halkın kafasına yük yapmayı da, siz medeniyetinizi külahıma anlatın!


Ömer Dalman (04.05.2009)
www.antoloji.com/omer_dalman