2 Eylül 2007 Pazar

Geyikbaşı Yazıları 8

Çift Kaşar’ın Şerefi, Namusu

Hakkıyla çalışıp, hakkıyla kazanç sağlamak, milletin kuyusunu kazamadan, koltuğun için her dakkka endişe etmeden sessizce işini yapıp mutlu olmak, bir tatil beldesine tanıdığa başvurmadan gidip, yine de denize nazır odada tatil yapabilmek, pazarcının domates tezgahının altlarından mal vermesine rağmen evine gittiğinde 3 kağıda gelmiş olmamak, bir restorana gittiğinde garsona yüklü bahşiş vermemiş olsan da çıkışta güler yüzle uğurlanmak gibi, artık bizim ülkemizde imkansız sınıfına konan, insani ve gerçek değerini yitirmiş birçok yaşam öğesi arasında akıntıya karşı kürek çekmez mi doğruluk arayan her insan ülkemizde?

İlle sırt sıvazlamayı, hak etmiyorsa da, işine engel yaratmasın diye el altından adamın gönlünü hoş tutmayı, daha iyisini, hatta hakkı olanı elde etmek için, tatmin olmak için bile fazlasıyla ek ödeme maharetini bilmek zorunda değil mi zavallı insanımız?

İşte bu, hakkını almak için ek ödeme yapma mantığı bizim ticaret ve adalet anlayışımıza öyle bize has yorumlanışla oturmuş ki yıllardır; artık Türk İnsanı bundan rahatsızlık bile duymaz olmuş... Bunu anlamak için ille de geniş çaplı arayışlara filan girmeye de gerek yok. Sadece ülke çapındaki bütün büfelerin sıklıkla satışını yaptıkları “çift kaşarlı tost” lara bakmanız yeterli...

Besin ihtiyacını basitçe ve hızlı şekilde karşılamanın, her kazanç düzeyinde insan için değişmez öğelerinden kaşarlı tost, gerekli ücreti verildiğinde aslında onu yiğen insanın “oh beee, amma da güzelmiş! Doydum vallaaa...” diyebilmesini ve hatta yanında içtiği ayran, kola veya çayla birlikte bir de “goooork” diye geyirip, keyfe gelebilmesini gerektirmez mi yahu?!

Gerektirir gerektirmesine de, o gerekliliği hissetme güdüsünün üzeri hakkından fazla kazancın ölü toğrağıyla örtüleli öyle çok oldu ki; artık ne desek boş! Hatta azıcık fazla bir şey dersek bizi bile “delirdin mi kardeşim?! İşine baksana sen!” deyip içeri atabilirler!

Haksız mıyım yahu?! Siz de istemez miydiniz, yoluyla yordamıyla, tek porsiyonluk parasını verdiğiniz bir kaşarlı tost ile doymayı? Eğer sipariş ettiğiniz tek bir kaşarlı tostla doysanız, niye “aaabi bana bi çift kaşar” deyip, 2 katı para ödeyesiniz ki?! Ha bu arada, parası normaline yeten vatandaş da herhalde tamamen zurnanın son deliği muamelesi görüyor ki; o ince kıyım dilimlenmiş kaşarlarla bezenmiş, iki yanı standart tost ekmekleriyle kapatılmış sonsuz doyurucu-tıkayıcı takoz tostları midesine sünger gibi tıkayıp, “doyduk yine Allah’a şükür” diye kendini avutup avutup, azla yetinmenin erdemine devam ediyor!..

Eh zaten ortam racon ortamı ya; cebinde bol parası olana çift kaşar ne ki?! Çakar parayı, allaya pullaya bir de lafını eder “Baba, bana bi çift kaşar, şööle afilisindennn!” diye; zaten karşısındaki 3 kuruşa 5 köfteci büfeci de dünden razı bu tavra, “tamam aaabim, başım üstüne...” der ve o ince kıyım kaşarlardan bu sefer bir kat daha serer 2 ekmek arasına. Biraz da süsünü müsünü özenle aralara yerleştirdikten sonra ohooooo bırak çift kaşarı, tripleks kaşar havası bile eser o iki ekmek dilimi arasında!..

Ne oldu peki şimdi?.. Bizim ince kıyım kaşarlarla tost yapıp teslim etmeye alışmış bıçkın büfeci, yağlı müşterilerinden birine daha özel alaka gösterdi ve 2 katı fiyatına, aslında doyulması için olması gereken miktarda kaşarı döşeyerek müşterisini memnun etti. Çok ufak olan bu örnek aslında özümsenmiş şekilde ülkemizde binlerce büfede yaşanmıyor mu? Hep aynı kapıya çıkmıyor mu çift kaşar vakamızın, besin sektöründeki diğer bir sürü olaya yansımış, kemikleşmiş kollları?

Cukkayı beslemeden, takviyede bulunmadan, özel alaka göstermeden, elinin altına banknotları sıkıştırmadan, bahşişlerle pohpohlamadan, sırtları sıvazlamadan ne bir büfede tam doyabilir insanımız, ne de besin sektöründe hizmet veren en kallavi restoranda...

Halbuki Çift Kaşar’ın da bir şerefi, bir namusu, gururu yok mu ülkemizde? Madem o kadar şeref düşkünüyüz birçok açıdan; Çift Kaşar’ın suçu ne, di mi?!

Tamam, şimdi biz bunu dedik diye kurtulacak değil Çift Kaşar’ın şerefi, gururu, ama en azından bu konuyu da kısa bir ameliyata alalım dedim. Yoksa bırakın bizim zavallı 2 ekmek arası eser miktardaki Çift Kaşar’ı; daha, yağına göre, özel alakasına göre, takviyesine göre malın hakkını vermenin binlerce uzantısı var ülkemizde! Adanası var, urfası var, çiğ köftesi var, lahmacunu var, dürümü var, pilavı var, tavuğu var... Yani sonu gelmez...

Önemli olan; doymak için, herşeyin üzerine, hakkından, ederinden fazla bir şeyler koymaya alıştırılmış olmamız değil mi efendim? Yoksa Çift Kaşar gelsin canımı yesin, ne önemi var?!


Arıza ve rahatsızlık moduna devam!..
Geyikbaşı Editör

Geyikbaşı Yazılarım:
http://www.ekolay.net/mizah/HaberList.asp?PID=2600

Hiç yorum yok: