12 Eylül 2007 Çarşamba

Geyikbaşı Yazıları 11

İnternet'in ettikleri

İnternet hayatımıza girdi gireli, çoğumuzun başına sıkı ve kalın yünden çoraplar ördü aynı zamanda farkındaysanız! Hatta bazılarının başına sentetik dokulusundan ördü ki, o başlar öyle bir pis koktu ki, kokuları taa uzaklara kadar gitti. Ve "internet" denen şey bir yandan Dünya toplumunu iki safa böldü... İnternete gönlünü kaptıranlar ve internetin "i"sini bilmeyip, öğrenmek de istemeyenler...

Her iki safın üyelerinin de başlarına kendilerine göre çoraplar ördü şu bizim internet... Kiminin hayatına öyle bir girdi ki; artık çoğu insan sabah kahvesiyle birlikte interneti açıp, ilk haberleri ve epostalarını okumadan kendini güne hazır hissedemez oldu. Hatta ilk yarım saat, iş için veya sohbet için yanına uğrayan olursa bu tip insanlar bozuk atar oldular, karşısındakinin suratına "yaaa ne var şimdi sabah sabah? Bi epostalarıma bakayım hele..." diye çekinmeden homurdanmaya başladılar. Bunlar, afyonlarını artık monitörlerinin başında patlatıyorlardı! Belki de yüzlerini bile evde yıkamayıp işlerine geldiklerinde su ve musluk resimlerine bakanları bile vardı!..

Kimileri; iş ilişkilerinde ve organizasyonlarında bir işle ilgili şartların, toplantı notlarının ve duyuruların eposta ile gönderilmemesi halinde kendilerini -hiçbir şeyden haberdar edilmemiş- adleder oldular ve hiçbir sorumluluk kabul etmez oldular. Artık internette aldıkları her iş epostası birebir belge oluyordu onlar için. Bu sayede iş ahlakı açısından müdür, genel müdür, düz eleman ve yöneticilerden hiçbirinin aksini iddia edemeyecekleri bir belgeleme sistemi gelişmişti. Tek bir eposta kaydı, zaman gelecek, bir elemanın işten atılmasına sebep olabilecekti. Yine o tek bir eposta bir kurumun prosedürlerinin ne denli ayağa düştüğünü cümle aleme belli edebilecek ve yöneticilerini dile düşürebilecekti. Evet internet bu tür insanlar için de tam bir adiliyet ve kayıt aracıydı.

Kimileri eposta grupları ile hayatlarına geçirdikleri sohbet ve paylaşım platformlarıyla adeta kendilerine sıkı birer kaçış ortamı yarattılar ve hergün, sanki karşılığında para alıyorlarmış gibi o grupların müdürleri, genel müdürleri ve yöneticileri gibi hareket eder oldular. Kendi gruplarında o grubun konusu ve gruba üye olan kişilere bağlı olarak raconlar, selam-sabah biçimleri oluşturdular ve bu gruplara özel raconlara uymayanları kapıdışarı eder oldular. Bu gruplara günboyu yeni epostalar atarak gruplarını hayatta tutmaktan birebir sorumlu oldular. Bu türler içinse internet, içlerindeki liderlik ve yönetim dürtüleri birebir dürterek, arslanlar gibi sanal meydanlarda konuşmalarını dayatabilecekleri bir siyaset alanı oldu.

Artık roman, deneme, hikaye ve şiir kitabı çıkartıp, yayınevlerinin gardiyanlığında kalem ucu aşındırmak zorunda kalmadan, gayet rahat, internetteki yazarlık ve şairlik sitelerinde popüler hale gelen ve bunun keyfini arslanlar gibi çıkaran nice internet meşurları vardı bir de! İçinde zaten, bin türlü hayat zorunluğuyla örtülmüş yetenekler olan insanlar, bu imkan sayesinde bülbül gibi şakımaya ve hayranlar elde etmeye başladılar. Bir anlamda sanat musluklarını açtılar ve artık bir zamanlar sayfalarında 10 santimetrekarelik bir yer elde etmek için yalamak ve pohpohlamak zorunda oldukları dergi, gazete ve yayınevi yöneticilerine bıyık altından sırıtır oldular!

İnternetin insanların başlarına ördüğü çoraplar saymakla bitmez. Her yaşyan, her anlayıştan, her milletten insan hem mevlasını bulmaya başladı internette, hem de belasını... Evlenip, ayrılanlar, kanlı bıçaklı birbirlerine girenler, msn ekranlarında soyunup sevişenler, yasak aşklar, 18 altı yakınlaşmalardan dolayı davalara düşenler, ne arasanız hepsi oldu ve de olmaya devam ediyor. Gayler, lezbiyenler, heterolar, travestiler, aseksüeller, metroseksüeller, fetişistler internet sayesinde çok ekmek yer oldular. En azından daha özgür oldular.

Dünyadaki bütün bu internet patlamalarına rağmen bir takım insanlar da çok ilginçtir ki, başlarına hiç çorap ördürmemeyi başardılar. İnterneti, epostayı, msn'i reddedercesine geri iten bu insanlar, internet düşkünü olmuş toplumların içinde adeta kendileriyle övünürcesine ya "biz artık çağın gerisinde kaldık, eski usul adamız" demeye başladılar, ya "Ben öyle eposta filan anlamam, çok istiyorsam birisiyle görüşmek, açarım telefonu işimi 2 dakikada hallederim." demeye başladılar. Bu türler, haberleri, köşe yazılarını ve bütün kültürel etkinlikleri hala kağıt üzerinden, ellerine alıp, koklayarak, yoklayarak okumaya, takip etmeye devam ediyorlar. Arabalarını, evlerini satarken kesinlikle alış-satış sitelerine başvurmayıp, yine gazete ilanlarını ve birebir telefon irtibatını tercih ediyorlar.

Tabii bu türler her ne kadar internetin başlarına, diğer insanların başlarına ördüğü çoraplardan örmesine izin vermemiş olsalar da; aslında internetin sağladığı birbirinden güzel ve hızlı imkanlardan da yoksun kaldılar. Hele hele gümbür gümbür internet hızında düşünüp, internet hızında iletişime girip, internet hızında düşünüp, üretmeye başlamış yeni neslin de her geçen gün daha gerisinde kalmaya imza attılar.

Ben kesinlikle internetin başıma ördüğü çorapları seve seve, kat kat başımda tutmaya, onların tadını çıkartmaya ve bana sağladığı imkanlardan sonuna kadar faydalanmaya devam etmekte olan bir insan olarak; bütün internet düşkünlerini buradan en coşkulu hallerimle selamlarken, internet karşıtı olan, nesli tükenmeye yüz tutmuş kitleye de "Aman bir an önce aklınızı başınıza defşirin, zararın neresinden dönerseniz kardır." demek istiyorum.

İnternette yorumlarla, forumlarla, yerine göre kinle-nefretle, yerine göre sevgiyle aşkla buluşmaya, ortaya karışık hallerin tadını çıkartmaya devam edelim diyorum!


Arıza ve rahatsızlık moduna devam!
Geyikbaşı Editör


Geyikbaşı Yazılarımın Gerçek Adresi >>

Hiç yorum yok: