29 Ağustos 2007 Çarşamba

Geyikbaşı Yazıları 7


Benzini Harıl Harıl Umarsızca Akıtırken

Haaarrrrrrrrrrrrrrr!..

Benliğime acımasızca kazınmış, benzinin en alasını umarsızca, hatta övünerek, gövde gösterisi ile gözdağı karışımı bir tavırla su gibi akıtan o kibirli gaza basışın bende bıraktığı izleri kolayca silebilmiş olsaydım; şimdi bu yazıyı iştahla, kibirden ve saygısızlıktan öc alırcasına şevkle yazıyor olmazdım!

Yine o, adına bazı dünyevi dillerde “cip veya jeep” denilen kallavi aracın sorumsuz sahibi; “ben cipim koçum; sinyal de vermem, dar sokakta karşıdan karşıya geçen var mı, yok mu ona da bakmam, haaarrrrrrrrr diye gazıma basarım!” der gibi, bir de alabildiğine film, alabildiğine gerzek o kibirli surat ifadesiyle bütün trafik kurallarını ve yanında da insanlık ve nezaket kurallarını hiçe sayarak beynime ve yüreğime o kalıcı yarayı açmasaydı, belki her “haaarrrrrrrrr!” sesi duyduğumda, yüzümde ejderhaya yakın, kızgın, tiksindirici, o vahşi ifademle irkilerek dönüp, “Bu cipi nasıl biri kullanıyor acaba?! Bakalım yol tacizine girecek mi bu da?” diyerek endişeyle bakmazdım!?

Tabii bu ufak ve hiddet tavırları içeren örnek, aslında ülkemizde yetişen her çocuğun ve gencin, sonunda çarpıklığa yakın karmaşık değer yargılarıyla bütünleşmiş eşsiz birer insan olmasında payı olan etkenlerden sadece bir tanesi!.. Yani kurban olarak kibirli ve ona-buna saygısını yitirmiş bir cip kullanıcısını seçtim bu hafta kendime. Kurallara, insanlığa ve bireye saygısını yitirmemiş cip kullanıcılarını da bu arada gıgılarından en ince sevgilerimle ayrıca öptüğümü bildiririm. Onlar; medenileşirken kendi insanlık değerlerini törpüleyip, aldırmamış olan az sayıdaki seçkin insanlardır çünkü. Görmüş, geçirmiş, ama yine de törpülenmemiş, değerlerine değer katmış...

Gelelim şu bizim kurbana...

Yahu burası Türkiye’nin gözbebeklerinden canım İstanbul değil mi?! Hem de bu canım şehrin pek seçkin semtlerinden birinde değil miyiz?! Ama gel gör ki; ayılık, magandalık, görmemişlik yer, zaman, mekan tanımıyor! Tam şöyle iş gününün o tatlı bezginliği içinde evime yakın sokaklar arasında yürüyüşümü yaparken; dar ama yine –ana- caddemizi dik kesen bir sokaktan karşıdan karşıya geçeyim derken, işte o umarsız koyu lacivert ciple burun buruna geldim! Geldim gelmesine de, bey babada ne sinyal var, ne korna var; öyle hayalet gibi kallavi aracın uğultusunu duymasam demek ki, beyefendi kenardan benim kalçayı sıyıracak veya ayağımın birini pestile çevirecek!? Hani kaderim yani tamamen benim dikkatime bağlıymış da haberim yok!..

Tabii hiç altında kalır mıyım bu arıza halimle öyle madur yayalığımın! Anında terminatör yaya tavırlarına büründüm ben de ve bir miktar Polat Alemdar’ın Memati’ye bağırdığı o sert ses tonuyla “Alooooo?! Ezseydin be biraderrrr!” diye, arslan kükremesine eş bir selamlama düzenledim! Ama bende o anki surat da, normaldeki o tertemiz entel yüzümün aksine tam bir işkembe!.. Hani o cipin içindeki terbiyesiz ayı siz olsanız, beni, kesinlikle şu Tarlabaşı müdavimlerinden, hatta oralardaki kadın pazarlayıcılarından, Levent dolaylarına kafa dinlemek için gelmiş biri zannedip, “Yahu şimdi elin raconcusuyla tartışmaya girip de oramı buramı çizdirip, onca serveti, malı, mülkü karıyla çocuklara bırakıp, terk-i diyar eylemeye hiç gerek yok!” der ve basar giderdiniz!

Zaten bizim saygısız ayı da pek farklı bir şey yapmadı ve orada birkaç saniye frenleyip, suratıma şöyle bir baktıktan sonra, elini “Allah Allaaaah?” der gibi havaya kaldırıp, camını bile açamadan gaza bastı ve işte hiç aklımdan gitmeyen, benzini umarsızca su gibi yakıp harcayan o kibirli ses:
“Haarrrrrrrrrrrrrrrrr!!!” ...

O günden bu yana artık her “haarrrrrrrr!” sesi duyduğumda aklıma hemen yüksek ısıda ateşlerle birlikte şu şeyler gelir şu kendini bilmez ayı yüzünden:

1-) Trafik kurallarına saygısızlığın ve riayetsizliğin bazı ayılara gurur ve başarı kaynağı olabildiği...

2-) Yayalara saygısızlığın ve onların hayatlarını hiçe saymanın, bazı ayılar için bir güç göstergesi olabildiği...

3-) Kıçlarını güvenle dayadıkları ve gür sesine güvenerek kendini de o büyük araçlar gibi kallavi zanneden bazı ayıların, araçtan indiklerinde cüsselerinin gerçek boyutları ortaya çıkacağından, bu tür durumlarda gazı “haaarrrrrrrrr!” diye kökledikleri...

4-) Ben ve benim gibi doğruluk, kural ve hak düşkünü arızalarla, kesinlikle birebir temaslı tartışmalara girmemelerinin en hayırlısı olacağı!..


Arıza ve rahatsızlık moduna devam!
Geyikbaşı Editör


Geyikbaşı Yazılarım:
http://www.ekolay.net/mizah/HaberList.asp?PID=2600

Hiç yorum yok: